31 Mart 2022 Perşembe

İzmirin bağları 18 ve 19 yüz yıl

 İzmirin bağları 18 ve 19 yüz yıl


 © Copyright  Copyright dosyasını okumak için burayı tıklayınız


1876 yılı Lamec-Saad İzmir planına baktığımızda,İzmirin özellikle kemer köprüsü sonrası alanların bağlık-ağaçlık ve tarım yapılan alanlar olduğunu görürüz. Buraları , tamamını karşılamamış olsa bile o zamanın İzmirinde yaşayanlarının sebze ve meyve ihtiyacını karşılamıştır. Sebze olarak nelerin tarımının yapıldığına ait vir beri yoktur ama, meyvelik alanların (planlarda ağaçlık alan olarak görülmektedir) içinde portakal , incir  ve de zeytin ağaçlarının olduğunu gezginlerin kitaplarından biliyoruz. Bu planda bağlar gösterilmiştir. Bazı bağlar içerisinde, kuyu, bazılarında sulama için kullanılması muhtemel havuzlar da belirtilmiş. Yine bazı bağlarda yapılar işaretlenmiş. Bu yapıların bağ evi olup olmadığı yazılı değildir. 


Burada bulunana bağlarda ne tür üzüm yetiştirildiğini bilmiyoruz. Tepecikte Müllere ait bir şarap fabrikası olduğuna göre, muhtemelen şaraplık üzüm de yetiştiriliyordu. Ayrıca, İngiliz belgelerinde, Müller tarafından Almanyadan İzmire asma çubuğu getirildiğini de biliyoruz. Belki de Müller  tüm bu bölgeyi, Almanyadan getirdiği çubuklardan oluşmuş bağlar yapmak istiyordu. Getirdiği çubukların Filoxera hasatlığını getirdiğini, sonuçta da bu bölgede bağlaraı harap olduğunu da biliyoruz.

O yıllarda ve Cumhuriyet öncesi yıllarda İzmir'den bilinen önemli şarap ihracatı olmadığını da biliyoruz. Bu durumda, eğer buraları şarap üretimi için gerekli olan üzümün yetiştirildiği bağlar ise, üretilen şaraplarda her halde İzmir içinde tüketilmiştir.

Tepecikte ( günümüzde Tepecik höyüğü olarak biliniyor ve halen var) bir şaraphanenin 1900 lü yıllarda var olduğunu biliyoruz. Bilmediğimiz, burada bir bağın olup olmadığıdır. Kişisel olarak, Filoxera bağ hastalığı salgını sonrası buralarda olan bağların harap olması nedeni ile, şarap için sıkılan üzüm suyunun buraya başka yerden getirildiğini düşünüyorum. 

Bilmediğimiz, o şarapların "markası" ve nerede yapıldıklarının tam olarak biliniyor olmamasıdır.  Belki de başka bağlardan toplanan şaraplık üzümler veya üzüm suları aşağıda fotoğrafta görülen develer ile şaraphaneye getiriliyordu. Bu binanın 1950 ortalarına kadar ayakta olduğunu biliyoruz. 



Fotoğraf: Tepecik höyüğünün olduğu yerde bulunan Müller e ait şirketin  binaları. Posta kartı 1900 yılında postaya verilmiş.


İlgili dosya

24 Mart 2022 Perşembe

Bornova Körfezinde gemi bakım yeri ve Darağaç

Bornova Körfezinde gemi bakım  yeri ve Darağaç

Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz 


Carenaggio nedir ?. Bu sözcük İtalyancadır. Kelime karşılığı " kuru havuz " , " kuru dok" olarak da tercüme edilebilir. Burası yelkenli gemilerin bakımlarının özellikle de gövdelerinin bakım  ve onarımlarının yapıldığı yerlerdir. (Fotoğraf 1) 



1854-1856 Luigi Storari tarafından çizilen İzmir planında bu yapı görülmektedir  (Plan 1). Yine bu yapıyı 1876 Lamec Saad tarafından çizilen İzmir planında (Plan 2) göremiyoruz. 

Bu yapı, 1834 Copeland  tarafından çizilen İzmir planında yoktur.  Belli ki bu yapı 1834 sonrası, 1854 öncesi yapılmıştır. 1854-1856 Luigi storari planına baktığımızda, bu yapının günümüz Yeşilderenin denize kavuştuğu ya da "Yeşildere deltası" dediğimiz  alanda olduğu görülmektedir.



Yıllar içerisinde hem körfezin hem de bu bölgenin coğrafi ve topografik  özellikleri Yeşil dere, Halkapınar deresi, Bornova deresinin getirdiği alüvyonlar ve kentin atıkları ile değişikliğe uğramış ve deniz-kıyı çizgisi değişmiştir. Buna rağmen 1856 Storari planında görülen bu yapıyı, 1876 yılı Lamec-Saad planında artık göremiyoruz. Bunun bir nedeni de belki deniz-kıyı çizgisinin  kara lehine gelişmiş olması da olabilir.  Var olan yapı, artık kara içinde kalmıştır. Buna rağmen Lamec-Saad planı üzerinde bu yapının  üzerinde muhtemel yerleşim yerini  işaretlemek mümkündür (Plan 2)



Bu bölge bildiğimiz gibi Darağaç olarak tanımlanmaktadır. 1834 R Copeland İzmir planında  Darağaç tanımı görülmektedir. 
Peki dar ağaç nedir ?. Aklınıza hemen idam sehpası gelmemeli. Bu amaç ile kullanılmış olmakla birlikte gemilerin denize indirilmesinde veya gemilerin bakıma alınacağı havuz ya da doklara indirilmesinde kullanılan bir vinçtir. Başlangıçta basit olan bu düzenekler, zaman içerisinde gelişmiştir. Darağaç tanımının, planda görülen gemi tamir ve bakım yeri nedeni ile ve burada kullanılan bu bir çeşit vinç olan " Darağacı" kökenli olması çok olasıdır. 
Peki dar ağaç nedir ? Aşağıda olan fotoğraflarda, ""darağacının " nasıl bir şey olduğunu görebilirsiniz. 











Fotoğrafların kaynağı: Tuncay Zorlu makalesidir.

Kaynaklar

1- Tuncay Zorlu. Osmanlı İstanbulunda deniz teknolojisi (18-19 yüzyıllar)

2- Yrd. Doç. Dr. Şenay ÖZDEMİR GÜMÜŞ., Osmanlı’da Gemilerin Denize İndirilmesi. Sosyal Bilimler 8/1 (2010) s.15-36

Osman Koçanaoğulları

Mart 2022


23 Mart 2022 Çarşamba

İzmir kara gümrükleri

 

İzmir kara gümrükleri




İzmir  Osmanlı döneminde  İzmir - Aydın tren hattının açıldığı 1856 yılına kadar olan sürede de hem kara yolu hem de deniz yolu ile çevre yerleşim yerlerine bağlanmış  bir şehirdir. Bu bağlantı antik dönemde de vardı.

Şimdi haritalar üzerinden gidelim. Aşağıda, kara yollarını kapsamlı bir şekilde gösteren 1834 tarihli Copeland haritasında bu yolları izleyebiliyoruz. İç Egeden, kuzey Egeden (Bornova, Karşıyaka, Karşıyaka'dan sonrası) Buca'dan İzmir'e girebilmek için tek geçiş noktası Kervan köprüsüdür (Karavan köprüsü, günümüz Kemer köprüsü). Bu köprü ayni zamanda bir gümrük kapısıdır. İnsanların gelip geçtikleri bu köprü, İzmir'e gelen mallar ile İzmir'den iç bölgelere giden ticari malların geçmek zorunda olduğu bir yerdir. Yüzyıllarca böyle görev üstlenmiş  bir köprü. Bu köprüden geçerken, yayaların bir ücret ödedikleri konusunda bir kayıt, şu ana kadar görülmedi. Ancak, ticari malların hatta valizlerin bile kontrol edildiğini gezginlerin anlatılarından biliyoruz. 
İzmir'e gelen ticari malları taşıyan deve kervanları, bu köprüye geldiklerinde durduruluyor. Gümrük vergisi, taşınan malların değerine göre ödeniyordu. Ne kadar değerli mal, o kadar gümrük ücreti alınıyordu.  Bir gezgin İzmir'e çevreden gelen sebzelerden dahi ücret alındığını yazmış. Burası bir "Kara gümrük " kapısıdır. 
19 yüzyılda, İzmir'e gelen kervanlar ile ilgili ferman yayınlanmış. Ferman'a göre, geçiş ücreti ödendiğinde, develerin 
Yeşildere kenarında(  Batılıların Meles diye yanlış olarak tanımladıkları bir deredir)  dinlenmelerinden-sulanmalarından ücret alınmaması ve develerin yemlerinin verilmesi emredilmiş. Gezginlerden bir tanesi, İzmir'den çıkışta, tüm çıkan kişilerin eşyalarının arandığını yazmış. Bu durum, ayni zamanda burasının bir gümrük kapısı görevini de gördüğünü anlatmaktadır.
Bu ücret ödenmesinin Osmanlının ilk dönemlerinden beri, farklı adlar altında alındığı biliniyor. İç gümrükler 1843 yılından itibaren kaldırılmaya başlanıyor. Tam olarak kaç yılında kaldırıldığını bilmiyoruz. 

Şimdi gelelim Kemer köprüsüne. İç gümrükler kaldırılıyor ama, yine de buradan İzmir'e giriş yapan ve  İzmir'den'  ihraç edilen, özellikle de İran kaynaklı halı, gibi ticari mallar. Muhtemelen gümrük işlemi bir müddet daha devam etmiştir. Ne zaman sonlandırıldığı hakkında bir kayıt bulamadım. 

Bornovaya giden paralı yol da bir başka gümrük kapısıdır. 1876 tarihli Lamec- Saad planında bu durum Octroi olarak tanımlanmıştır.


Bornova paralı yolu açıldıktan sonra, Kervan yani günümüzde bilinen adı ile Kemer köprüsünün eski aşırı hareketliliğini kaybettiği biliniyor.




İkinci kara yolu bağlantısı, Kemer köprüsü gibi antik çağdan beri var olan bir yol. Aşağıda bulunan harita da bu yol gösterilmiştir. Bu yol antik çağlarda İzmir'in Efes kapısı olarak bilinir.





Günümüzde mezarlıklar yok, ama yol var. Hatta bu yolun Eşrefpaşa pazar yerinde, antik dönemden kalma taş döşemeli yol parçası da var. Burada böyle bir kontrol noktası var mı, bilmiyoruz. 1843 öncesi, bu yönden gelen, yerli ya da yabancı kökenli ticari malların Kemer köprüsünden geçmiş olmaları gerekir ya da burada var olan bir kontrol noktasında vergiyi ödedikten sonra şehir içine giriş yapmış olmaları gerekir.

İzmir ticareti artınca Kemer (Karavan) köprüsüi kuzey Ege ve İç Egeden gelen malları taşıyan kervanlar için yeterli olmamaya başlar. Çözüm, Bornova ve Kuzey Ege için bir yol düşünülür. Sonuçta da bu yol yapılır. Bu yol 1861 tarihinde açılır. Yolu kullanmak için var olan köprünün başında bir ücret alınır. Yol paralı yol ya da paralı köprü olarak adlandırılır. Gümrük vergisi değildir. Yolu kullanma bedelidir. Bu yol, kuzey egeden hatta iç egeden kervanlar için kullanılmaktadır..
Paralı olma özelliği kaç yılına kadar sürmüştür bilmiyorum.


Osmanlıda, harici ve dahili gümrükler olmak üzere 2 tip gümrük vardır. Harici olanlar, yabancı bir ülke ile olan sınırlarda  bulunurken, harici gümrükler büyük ticaret merkezi olan şehirlerde bulunmaktadır. İzmir, liman kenti olduğu için hem deniz yolu ile Harici hem de kara yolu ile de dahili gümrüğe sahip bir kenttir. 

Osman Koçanaoğulları

22 Mart 2022 Salı

İtalyan kız okulundan 9 Eylül rektörlük binasına

 İtalyan kız okulundan 9 Eylül rektörlük binasına


Telif hakları vardırCOPYRIGHT dosyasını okuyunuz.......


Günümüze ulaşamayan bir bina. 
Açılış merasimi, 7 Ekim 1906’da yapıldı.
1922 yangınından çok az hasar ile kurtuldu.

1940 başlarında, yol genişletme nedeni ile yıkıldı.













1922 yangını sonrası





1922 yangını sonrası

NOT=  Altı çay sokağı, kurumuş olan Boyacı deresinin üzerindedir. 1830 İzmir planlarında dere görülmekte ancak 1870 yıllardan sonra görülmemektedir. Muhtemelen derte kurumuş, sonra da doldurularak yol haline dönmüştür.



KAYNAKLAR

1- MODERNLEŞME SÜRECİNDE İZMİR’DE İTALYANLARIN EĞİTİMİ Halil ÖZEÇOĞLU*

ÇTTAD,VII/16-17, (2008/Bahar-Güz), s.s.3-18


2- La Centrale School








OsmanKoçanaoğulları
2022 MartT

20 Mart 2022 Pazar

İletişim

İletişim


Bana ait olan blogumda  ( okocana.blogspot.com ) bulunan yazılar ile ilgili düşüncelerinizi, katkılarınızı, yazıda gördüğünüz hataları, eksiklikleri aşağıda verilen e-posta adresine yazabilirsiniz.


oskocana@yahoo.com.tr

19 Mart 2022 Cumartesi

Menzil hanı - İZMİR

 Menzil hanı - İZMİR


Bu dosyada geçen bazı tanımlamalardan söz etmek  gerekecek;

1- Menzil nedir ?. Türk dil kurumu menzil için ; Bir yolculukta , belirli bir yol aldıktan sonra dinlenmek için durulan, daha önceden belirlenmiş yer bilgisini vermektedir. 

2- Menzilhane ne demektir ?   Posta  hizmetlerinde kullanılan atların bulunduğu, posta sürücülerinin dinlendikleri, yorgun atları değiştirdikleri yer olarak tanımlanır. Buraları, konak olabilir,odaları ve ahırları bulunur.

3- Menzil han ne demektir ?. Menzilhanenin bir başka ifade şeklidir.

4- Tatar ya da Tatar sürücüsü nedir ?; Postayı yani mektubu at ile bir yerden bişr yere taşıyan kimsedir. Daha çok Tatar etnik kökenli oldukları için bu işlerde kullanılmışlardır. Çok iyi at binicileridir. Batılılar, bunlara " Tartar " demektedirler. Günümüzde, atı olmayan posta  dağıtıcıları olarak anlaşılmalıdırlar.

İzmir'de Menzil han olarak bilinen tek bir han bulunmaktadır. Yeri, Basmane garından Anafartalar caddesi üzerinden Hatuniye camisine giderken sol kolda bulunur. Hacı Veli Mumyakmaz camisi sırasındadır, han ile cami arasında  bir sokak bulunmaktadır (plan 1).

Burada bulunan han ile ilgili olarak elimizde çok fazla bilgi yoktur. Burasının gerçekten bir "menzilhane" veya " menzil han  "olup olmadığı konusunda elimizde resmi bir belge de yoktur. Yapım tarihi de tam olarak belli değildir. Sadece, yazılan bir akademik, ön makalede burasının ticari amaç ile kullanıldığı yazılmıştır (Münir Aktepe). 

Başlangıçta elimizde olan tüm veriler bunlardı. Yani bir han var , adı " menzil han ", başka da bir şey yoktu. Sonra, merakım nedeni ile kent planlarına bakmaya başladım. Öyle ya, Osmanlı bir yerde bir sokağa bir ad verdiğinde, verdiği o isim, bir şeyleri tanımlardı. Evet, 1913 Bon İzmir planında buralarda bir " Menzil sokak " bulunmaktaydı. Belli ki, burada o tarihlerde bir "menzil han" ya da diğer adı ile "menzilhane" olmalıydı. Ancak kent planları başka bir şey işaret etmedi. Zaman geçti, bir gün bir gezgin kitabını okurken, karşıma burası çıktı. Gezgin buraya kadar gelmiş, "menzilhaneyi " anlatmış. Çok net anlatılar. (1838...., 20;;, 252,53)

Şimdi o anlatıyı sizlere aktarayım. Aktarırken, gezginin anlattıklarını, günümüz planı üzerinde işaretleyeyim. İzmir kent sokakları yüzyıllardır değişmediğinden, çizeceğim bu plan sizi kitabın basım yılı olan 1836 yılına kadar götürecektir..(kitabın basımı 1838 yılıdır)

Bir gezgin, Efese gitmek üzere sürücü (bunlar turist rehberleridir) kiralayacaktır. Sürücü kiralamak demek, size yol gösterecek atlı rehber ve sizin gezgin olarak at kiralamanız demek. Atları kiralayacağı yer, Bazaar (Günümüz Kemeraltı) ın ilerisinde olan eski kentte bulunan "menzilhane, yazarın tam ifadesi ile posta ofisidir). Vardığı yer, gezginin ifadesi ile "menzil han " dır. Gezgin  o hanın çevresini de çok iyi anlatır. Güzel bir çeşmeden söz eder, burası çok büyük olasılıkla Dönertaş sebilidir. Sebilin karşısında ulu çınarın da bulunduğu ve tatar sürücülerinin bulundukları " tatar kahvehanesinden söz eder.  (Kroki ). Sürücünün ismi Erzurumlu Hacı Hüseyindir. Atların günlük kiralarından söz eder, Erzurumlu hacı Hüseyin ile yaptığı pazarlığı bile anlatır.anlatır (1838., 20;;252,253). Gezgin, kendi seyahati sonrası olan yılda haydutların bir gezgin gurubunu esir alıp soyduğunu, ve İzmir valisi Hüseyin Bey'in bu hırsızları yakaladığını ve hepsinin Rum olduğunu da ekler.

At kiralama bir pazarlıkla yapılır. At başına ödenecek para, atların beslenmesi için harcanacak para, hepsi bu pazarlığın bir parçasıdır. Ayrıca, gezi dönüşü, gezgin Erzurumlu Hacı Hüseyinden memnun kalırsa, Hacı Hüseyine bir de ikramiye verecektir. İkramiyenin ödenip ödenmediğini de bilmiyoruz. 

Bu arada, hanın kapısına sahte paraların çakılı olduğunu, bu davranışın bir Hristiyan inancından kaynaklandığını ve tüm Levant ta bu durumun uygulanageldiğini de anlatır. Nedenini yazmaz.


1- Münir Aktepe. İzmir Hanları ve Çarşıları Hakkında Ön Bilgi.,  Yıl 1971, Cilt 0, Sayı 25, 105 - 154, 10.06.2011




Osman Koçanaoğulları, 19 Mart 2022
İzmir


KEÇECİLER - İZMİR

 KEÇECİLER - İZMİR

Telif hakları vardırCOPYRIGHT dosyasını okuyunuz.......


Keçeciler olarak adlandırılan yer,  kadim İzmirin bir bölgesi. Sırtınızı Hatuniye camisine verdiğinizde, ,Hatuniye camisi sonrası önünüzde olan , Mezarlıkbaşına kadar olan Anafartalar caddesinin kuzeyi ve güneyinde olan yerleşim yeri "KEÇECİLER " olarak bilinir. Eski Yahudi  yerleşim yerlerinden birisidir. Bu bölge Mezarlık başı olarak bilinen bölgeye kadar devam eder. Bir tanesi yangın ile ortdan kalkmış 2 adet  Yahudi okulunun olduğu bir bölgedir. Havraların yoğun olarak bulunduğu "Havra sokağına " da bitişik bir alandır.

Peki burasına neden " Keçeciler " adı verilmiş acaba ?. Osmanlı dönemi dahil, bizler bir sokağa bir bölgeye ad verirken bir anlam içermiş olmasını hep ön planda tutmuşuz., Basmahane gibi. Buraya da " Keçeciler " adı verilmesinin bir anlamı olmalı. Belli ki zamanında burada keçecilik yapılıyormuş. Bu söylediklerimi bilmek ve yazmak için ulema olmak da gerekmiyor.  Bir mantık yürütme, sizleri d bu sonuca ulaştırır. 

Önce, keçe nedir ona bir bakalım. Keçe bilinen en eski kumaş türüdür. Dokunarak elde edilen bir kumaş değildir. Koyun, keçi , tavşan gibi hayvanların kıllarının su ve sabun ile sıcak ortamda işlenmesi ile elde edilir. Bu işlem ile bu kıl elyaf birbirine yapışır. Dayanıklıdır, kolay deforme olmaz. Kepenek, çorap yapımında da kullanılır. Osmanlı döneminde bu kullanım şekillerine  şapka, başlık olarak kullanılması da eklenmiştir. Fesler, yeni çeri başlıkları, genel kullanım başlıkları keçeden imal edilmiştir.

Muhtemelen, burada bu tür başlık, çorap, kepenek gibi giyim eşyasının yapıldığı iş yerleri vardı. Bunlar burda imal ediliyordu. Kaç yılına kadar bu imalat sürdü bilmiyoruz. Çocukluğumda bu tür imalathane olduğunu hatırlamıyorum ama şapkacılar vardı.

Aşağıda olan fotoğraf bu bölgenin eski halini göstermektedir. Arka planda saat 12 hizasında Hatuniye cami minaresi görülmektedir. Fotoğraf Mezarlık başından Hatunuiye camisine bakıştır.























Osman Koçanaoğulları

İzmir

2022., Mart 18

13 Mart 2022 Pazar

Basmahane mi yoksa Basmane mi ?

 Basmahane mi yoksa Basmane mi ?


Telif hakları vardırCOPYRIGHT dosyasını okuyunuz.......



"Basmahane" sözcüğünün bir anlamı var, Basma işlemi yapılan yer anlamında. Dilimizde yer etmiş bir sözcük.
"H" ünsüzü kolay yutulan bir ses olduğu için "hane" sözcüğünde de yutulmuş ve sonuçta da "Basmahane", olmuş size  "Basmane". Postahane-postane., eczahane-eczane benzer diğer örnekler. Ancak, Basmahane bir özel isim, değiştirilmemiş olması gereklidir diye düşünürüm.
Basmahane doğumluyum. Kendi neslimin de en küçüğüyüm. Benden öncekilerin nüfus cüzdanlarında, ben dahil "Basmahane " yazar. Belli ki birileri, söylenişi de daha kolay olduğu için "Basmane " demeyi uygulamaya sokmuş. Resmi evraklarda da böyle oldu bilmiyorum.
Konum bu değil.
Konum bu semtin adının nereden geldiğidir. 
Önce bu "basma" sözcüğü üzerinde duracağım. 

İzmirde kurulmuş olan en eski sanayi kuruluşu, kadınların başlarına giydikleri ya da taktıkları çemberleri, yazmaları imal eden Basma hane dir. Bu fabrikanın ismi daha sonra orada olan yerleşim alanının ismi olacaktır., yani Basmahane. Bu fabrika İzmirli bir Ermeni tarafından 1740 yılında kurulmuştur. (Fotoğraf 1). Fabrikanın açılması için verilen izin-ferman)) Dönem Sultan Selim dönemidir. (1)


Çember, yazma, tülbent nedir ?. Bunlar kadınlarımızın geleneksel baş örtüleridir. Sadece basit bir kumaş (tülbent bezi gibi) olabileceği gibi, üzerine desen basılmış, hatta  çevresi oya işi tabir edilen el işi ile süslenmiş kumaş parçası da olabilir (Fotoğraf 2).







Graves planında (Plan 1)  ve 1954-1856 Storari planında (Plan 2) bu fabrika yani Basma hane ( basma işlemi yapılan yer) görülmektedir. 1876 yılında Lamec-Saad planında (Plan 3)  bu alanda artık basmahane yoktur. Onun yerini Basmane garı almıştır.  Günümüz Basmane garı,eskinin "Basmahane" si olan yerde bulunmakta idi.








1854 Storari İzmir planı çiziminde  Basmahane olarak yazılan notun karşısında "stamperia di tele " olarak İtalyanca bir cümle var. Türkçe tercümesi "kanvas baskı". Fabrikanın açılışının üzerinden 100 yıl geçmiş ama planda bu yazı var. Burada bir basım işlemi yapılıyor. Kumaş dokumasından söz edilmemiş. Burada sözü edilen fabrikada, sadece baskı işlemi mi yapılıyor veya ayni zamanda kumaş da dokunuyor mu idi tam olarak bilmiyoruz. O yıllarda kumaş üzerine baskı ya ağaç ya da taşa oyulan desenler yolu ile yapılırdı (Fotoğraf 3). 


Yukarıda olan fotoğrafın (Fotoğraf 3 kaynağı): 

https://kastamonu.ktb.gov.tr/tr-171370/tas-baski.html



KAYNAKLAR

1-   Naciye Gülsoy.  XIX.  yüzyıl boyunca İzmirde fabrikalaşma çabaları 

2- Uz. Dr Metin Özer. Kocakapı Mahallesi’ndeki yemeni baskıcıları