18 Aralık 2018 Salı

Kutsanmış ya da Adanmış Kuyu - İzmir

Kutsanmış ya da Adanmış Kuyu - İzmir

© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız



1800 li yıllarda İzmir'e gelen bir gezgin Buradan söz eder.Burası, İzmir Agora üzerinde ki bölgede bulunmaktadır.Yeni doğan çocuklarını besleyecek kadar sütü olmayan bir çok Rum kadın, pazar günleri buraya gelirlermiş. Bu kuyuda ki suyu içtiklerinde, yeni doğan çocukları besleyecek olan anne sütü olmayan kadınlarda, süt oluşumunu geliştirdiğine inanılırmış. süt olmamasının düzeleceğine inanırlarmış.
 Şimdi gelelim gezgin' in anlattıklarına. Yazı gezginin ağzından anlatılmaktadır.

Burası, etrafı duvarla çevrili bir bahçedir. İçeri girerken, kapıda bulunan yaşlı kadına 5 kuruş (piastre) verir, kadında onlara bir mum verir. Gezgin'e, bu yer altında olan yapılar içinde, Rum din adamlarının belirttiği üzere  tehlike olduğunu söylendiğini ve bu tehlikenin de  yılanlar olduğunu söylenir. . Gezgine yılanlardan korumak için, bir Müslüman şeyh tarafından, yemesi için bir kaç tane tohum verir. Bu tohumların, onu koruyacağını söylenir.


Aşağıda bulunan çizim, William Knight' ın burayı anlattığı yazısı temel olarak çizildi. Burayı, söz ettiğim gezgin anlatmış. (A ) noktası, gezgin' in 15 adet basamaklı merdivenlerden inip bir kaç adım attıktan sonra içine girdiği taştan duvarlı galeridir. ( İlk fotoğraf) Ok yönü, gezginin izlediği rotayı göstermektedir. İlk girdiği Altar bölümünde ( İkinci fotoğraf ), duvarda Bakire Meryemin ikonası vardır.


Son olarak girdiği küçük odadan sonrasına( B ) geçmemiştir. Bunu nedeni, yardımcısının fiziksel olarak tükenmesi ve ellerinde bulunan lambanın sönmeye başlaması ve ortamın çok sıcak olmasıdır. Bu durum muhtemelen oksijen yetersizliğine bağlıdır. Geri dönerler. Bu odaya varıncaya kadar dar koridorlardan (galerilerden) geçerler, ve süre olarak ta 10 dakika geçmiştir.



İçeri ( A   noktası ) 15 basamak inerek girer. ( daha sonra gittiği yönleri anlatır ). Kubbeli yollardan geçer. Karşısına, küçük bir mihrap (altar) çıkar. Üzerinde, basit bir şekilde yapılmış, alelade bir Bakire Meryem ( Meryem ana ) resmi vardır. Papaz, bu resmin, 700 yıl öce burada, bu mihrapta bulunduğunu söyler.  Gezgin kabullenir ama, bu resmin görüntüsü  nedeni ile  buna pek te inanmaz. Resim çok basit ve alelade dir. Gezgin' e göre, orijinal olan çalınmış ve tekrarlanarak yapılmıştır. 

Mihraptan (altar)  ilerleyince, kubbesi daha dar olan bir yerde su akımını görürler. Buraya varıncaya kadar, duvarlardan düşen molozlar ile yürümenin güç olduğunu anlatır. 
Çaba gösterirler ilerlerler ve bir boşluğa-odaya girerler. Burası ile mihraba arasındaki yolculuğu 10 dakika sürmüştür.  Kendisine eşlik eden kişi burada bitkin hale gelir elinde bulunan fener sönmeye başlar. İçerisi sıcak ve nemlidir. Bunun üzerine geri dönerler. Gezgine göre, bu kanal Kadifekale altına kadar gitmektedir. Şehirde bunun gibi bir çok yerin olabileceğine dair söylentilerin olduğunu yazar. Halk arasında burada hazine bulunduğu söylentilerinin olduğunu ancak bunların sadece söylenti olduğunu ve burasının bir su kanalı olduğunu da not eder. Tüm bu yolculuğu 15 dakika kadar sürmüştür.
Şeyh' in söylediği yılanlar ile hiç karşılaşmaz. 
Ermeni bölgesinde ve St. peter kalesinin olduğu yerlerde de buna benzer bir kaç kanalın olduğunu da belirtir.altına kadar uzandığını yazar.

Aşağıda ki fotoğraf, gezginin söz ettiği mihrap ( ya da sunak) ve üzerinde Meryem ana resminin olduğu yeri göstermektedir (Orhan Beşikçi ve Atilla Özdemir). Bakire Meryem resmi, gezgin'in anlattıklarına göre üçgen görünümlü boşluktadır. 




Orhan Beşikçi bey ve fotoğraf sanatçısı Atilla Özdemir bey burayı gezmiş ve bilgi ve fotoğrafları paylaşmışlardır.


Yazının kaynakları:

3- Oriental outlines or Rambler's Recollections of a tour in Turkey, Greece, and Tuscany. 1838. By William Knight. sayfa  276-277. Bölüm 23

1- Orhan Beşikçi. Seyyahların izinde.- Sütveren dede. 
http://www.kentyasam.com/seyyahlarin-izinde-sutveren-dede-efsanesi-yhbrdty-2560.html


Osman Koçanaoğulları


17 Aralık 2018 Pazartesi

Hacı bey ( Hadji bey ), İZMİR

Hacı bey ( Hadji bey ), İZMİR


© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız



Hacı bey bir farklı efsane. 1820 lerde İzmir' e gelen gezginlerin kitaplarında anlattığı, müzelerde sergilenen tablolara konu olmuş biri. O yılar da İzmir polis şefi. Kendine has özellikleri var. Muhtemelen  Hasan paşanın İzmir mülki amiridir. O yıllarda İzmir Manisa vilayetine bağlıdır. Hasan paşanın İzmir'e gelişi 1821 yılıdır. Hacı beyin sahneye çıkışı 1821 veya 1822 olmalıdır. Ne zaman vefat ettiğini bilmiyoruz ama, öldükten sonra yerine oğlu geçmiştir.
Devamlı olarak at üzerinde gezen ve yaya olarak nadiren görülen, geniş omuzlu, enine genişlemiş bir kişi. Eni, boyundan ölçü olarak daha fazladır. Bu neden ile atı üzerinde iken haşmetli görülür.



Ressam Henry Schreirer Stellwagen

https://www.liveauctioneers.com/item/9778264_51a-henry-schreiner-stellwagen-american-1825-1865








Bindiği at çok süslü. Elinde devamlı olarak, ucunun bir tarafında balta diğer tarafında da gürz olan bir silah taşıyor. Bu silahın adı Hatchet (Haşet) olduğundan kimi İngilizler tarafından Hatchet bey olarak adlandırılır. 




Tabloda, at üzerinde olan kişi Hacı beydir. Arkasında bulunan 9 kişi, Hacı beyin görevlileridir ve Zeybek olarak tanımlanmıştır. Bu tablo, Alexandre Gabriel Decamps tarafından 1828 yılında yapılmıştır ve " Hadji bey " adı ile de bilinmektedir. Ressam o yıllarda Osmanlı gezisine çıkmış.

Emrinde 200 adam vardır. Bunlar yalın ayak dolaşan kişilerdir . Türk ve Arnavutlardan oluşmuş gruptur. İçlerinde az da olsa diğer ulus insanları vardır.
Bir giysiyi, bir günden fazla giymez. Bazan, eski Türk, bazen Memlük bazen de Arnavut giysileri  içinde görülür. 
Görev esnasında, sıradan Türkçe bir şarkı mırıldanır.
Çok ciddi biridir, kendisini yüzlerce defa görmüş olan bir gezgin, onun hiç bir zaman gülümser halini görmediğini belirtmektedir.
Parayı çok sever, rüşvet aldığı bilinir. Frenk dükkanlarından alış veriş yapar ama hiç para ödemez.
İşine çok bağlıdır, vakurdur, ciddidir. Hiç bir işten kaçmaz. Bir görevden diğerine, bir oraya bir boraya gider. Bu nedenle de Osmanlı yönetimi tarafından çok tutulur. Çok zekidir, karar verme yetisi çok fazladır.Zaman zaman söyledikleri içerisinde nükte içeren bölümler vardır.
Zaman zaman çok kibar olur. Frank ve Rum bayanları takdir de eder. Anlamadığı nokta, bu yabancı bayanların, balolarda eşleri dışında ki erkekler ile, yüzleri açık bir şekilde dans ederken, kocalarının ne düşündüğüdür.Bir bayan ile at gezisine çıkan bir gezgin başlarından geçen bir olayı anlatır ve Hacı beyin nazikliğini vurgular. Bu at gezisi Frank sokağından başlar, Rue de Roses ile devam eder iken, karşıdan Hacı bey ve adamlarını görürler. Gerisin geriye Frank sokağına geri dönmek istenir iken, Hacı bey, onlara yol verir  ve geçmelerini ister. 

YENİ BİLGİ EKLENTİSİ:

Kendisi bir dönmedir ( dinden dönen- Renegade. Sonradan Müslüman olmuştur ). Ermeni din adamları topluluklarında zamanında berberlik yapmıştır ( kendisi muhtemelen Ermeni kökenlidir). İzmir yangınları ile ünlü bir şehirdir. Gece çıkan bir yangın sırasında, Hacı bey, etrafında adamları ve ek olarak ta falakacıları ile birlikte ortaya çıkar. Önünde havaya bir kaç el ateş edilir, adamlarını yangın olan yerlere ve çevreye, halkı yangın konusunda uyarmak için gönderir. Falakacılar, yangın sırasında yağma yapabilecek bir kaç Rum, Maltalı ve Slovenyalı gibi kişilere dayak atmak için bulunurlar.
Sahilde Frank gazinosunun olduğu yerde bulunan kayıkçılar arasında popüler olmak için çabası olan biridir. Her gün buradan öğleden sonra saat 5 sularında geçer. Kayıkçılara,şarap ve rakı verir. Kayıkçılar da aslında belalı tiplerdir. Bir keresinde, istedikleri para verilmeyince Hacı bey' i atından aşağı çekerler. (3)

Yine , muhtemelen 1831  yılında İzmir de bir olay yaşanır. Bir Levanten aile yanında besleme olarak alınan bir Rum kızı, ailenin hep birlikte İstanbula taşınacağı gün, ailenin Frenk sokağında olan  evinin penceresinden kendisini kurtarmaları için kardeşlerinden ve akrabalarından yardım ister. Ev basılır ve kız, evi basanlar ile birlikte Frenk sokağı üzerinde olan kiliseye sığınır. Hacı bey kiliseye gider, kendisini bekleyen azgın Rumlara rağmen kızı ve baskını yapanları oradan alır, Mütesellim teslim eder. Mütesellim Tahir beydir. Mütesellim  Hüseyin bey'in babasıdır. Tahir bey, mahkemeyi kurdurur. Sonuçta; kız Levanten aileye verilir, baskını yapanlar hapsedilir. Kilisenin bağlı olduğu başpiskoposluğa 50.000 kuruş ceza keser. Bu para, o dönemde sıkıntılı olan ekonomiye önemli katkıda bulunur. Kızın adı Katinka dır.

Hacı bey ölür. Yerine, alışılmadık bir şekilde oğlu geçer. Oğluda kendisi gibi, yabancılara karşı çok iyi davranır(4), 1856 yılında öldüğü bilinir (4)


1-  Mac Farlane. ESQ. Costantinople.1828. Sayfa 248
2- E. W. Allen . New monthly magazine. 1831. sayfa 242
3- Oriental outlines or Rambler's Recollections of a tour in Turkey, Greece, and Tuscany. 1838. By William Knight. sayfa  276-277
4- - Patmos and seven churches of Asia. Josiah Brewer, John Warner Barber. 1856. Sayfa 90 dip not.



Osman Koçanaoğulları

Aralık 2018

11 Aralık 2018 Salı

Balçovaya gidiş - Richard Chandler

Balçovaya gidiş - Richard Chandler 


© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız


Bölüm XXIII (23).  94-97
Güneye yolculuk.
Gezgin, kurumuş olan eski limanın ağız kısmından geçerek, mezarlık (maşatlık, burada Ermeni mezarlıklarının da olduğunu bir başka yerde yazmıştır) ve deniz arasında ki oldan devam eder. Mezarlığın bitiminde, yolun altına doğru devam eden mozaik kaplı bir alan görür. Aşağıda, gezgin' in takip ettiği olası yol 1875 tarihli harita üzerinde işaretlenmiştir.


(NOT= Yukarıda bulunan haritaya göre, gezginin gördüğü mozaik kaplı alan, Jupiter tapınağına ait olamaz diye düşündüm)

Yola devam eder, kayalık alanları geçince batıya doğru döner, çok yaşlı zeytin  ağaçlarının olduğu bir yere varır. Her tarafta dağ laleleri ve güzel kokulu çiçekler vardır.
Levantenlerin ( Avrupalılar olarak yazılmış) burada av partileri düzenlediklerini not eder. Karşısına üzerine çok eski bir köprünün olduğu sığ bir dere gelir ( Balçova deresi?). Derenin kaynağı Corax dağlarıdır ( Çatalkaya ve devamında olan dağlar). Yağışlı mevsimlerde, dere dağdan gelen seller ile dolar. Köprü, bir kaç kez tamir edilmiş ya da yeniden yapılmış kemerli bir köprüdür. Bu kemerlerin birinde çok gösterişli bir sütun başlığı vardır. Korint tipi sütün başlığıdır.   Dereyi, dağlara doğru bir müddet takip eder. Burada, kayaların üzerinden akan suyu yazar. Burada derenin suyu çok berraktır ( Balçova şelalesi ? ). Hızlı akan bir deredir. Dere yüksek zirveler arasından akmaktadır.. Etrafında hayvan sürüleri vardır, burada, tepeden gele su ile çalışan bir değirmen vardır (overshot mill). Burada bir Türk mezarlığı görür. Mezarlıkta, gördüğü bazı kalıntıların, derenin sol kıyısında bir zamanlar var olan Apollon tapınağından gelmiş olabileceğini yazar.
Agamemnon kaplıcalarına gider. Etrafta üstü, çöpler ve toprak ile kapanmış olan eski döneme ait tuğla parçaları ve kemerli yapılar görür.
Aşağı doğru yürüyerek iner. Karşısına kubbeli modern bir yapı çıkar. Kubbede, buharların çıkması için açılan delikler vardır. Bu yapının bitişiğinde kullanılmayan bir oda tanımlar. Kaplıca suyu berraktır, yavaş akmaktadır. Akan su önce yuvarlak ve mermerden yapılmış bir bölmeye oradan da büyük bir havuza akmaktadır. Suyun kaynağına gittiğinde, kuruduğu için akmayan bir soğuk kaynağından söz eder. Dere yatağının içinde birden çok sıcak suyun kaynadığını görür, bunun özellikle soğuk havalarda hissedilebileceğini anlatır. (gezgin ocak ayında buradan geçmiş). Dereyi geçer, Sancakkale girişinde, deniz kenarında bir kahvehanede mola verir

Travels in asia minor Richard Chandler


Osman Koçanaoğulları
Aralık 2018

Konaktan Sancak kaleye - William Knight

Konaktan Sancak kaleye - William Knight 

© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız


Oriental outlines; or, A rambler's recollections of a tour in Turkey, Greece ...

Yazar: William Knight (commodore of the Roy. Harwich yacht club.)

Bölüm XXII.  sayfa 227 - 241

Gezgin, körfeze girdiğinde, körfezin sol tarafında, arkasında muhteşem bir ova olan Hacılar' ın (Hadjilar) göründüğü ve körfezin içeri doğru bir uzantı yaptığını ytanımlar. Körfezin sağ tarafta Corax dağları vardır.( Kilizman tarafında olan dağlar olarak tanımlanmış. İzmirden Urlaya doğru giderken sol tarafta kalan dağlar, Çatalkayanın ya da diğer adı ile ikiz tepenin olduğu dağ sırası ). Tam karşıda Kadifekaleyi, altında var olan ve bir amfitiyatro basamakları gibi dizelenmiş ve körfezi rahat görebilecek şekilde sıralanmış evleri tanımlar. Kalenin her tarafında çok geniş selvi ağaç topluluklarını ve buraların mezarlıklar olduğunu söyler. Bu görünüm nedeni ile bu bölgeye çok çirkin bir şekilde " Türk izmir " adını verenlerin olduğunu yazar. Bu ağaçlık (orman olarak tanımlar) alanlar arasında rengarenk çatılı evler ve minareleri görür.  Denize yakın lan yerleşim alanı .Franklar tarafından kullanılmaktadır, o ülkelere ait bayraklar konsoloslukların önünde görülmektedir. Binalar, batılı yapılardır.

En iyi otel , Frank tüccarlar tarafından yaptırılan  ve 1837 de açılan " Great Smyrna Hotel" dir. 
İngiliz konsolosluğu yakınında Salvo's Navy Hotel bulunmaktadır. Deniz manzarası en iyi olan oteldir. Genellikle denizci subaylar-görevliler tarafından kullanılır. (demir atmış gemilerde bulunan savaşçı kişiler)
Rosa' Boarding house  ve Marco's pension Suisse otelleri, Copreis (Dunghill), Rue des Roses ve Bond street olarak  üç zıt (farklı adlandırılmış)  isimler olarak bilinen gayet iyi bir caddedir . Bond Street ismi, mavi ceketliler tarafından verilmiştir .( blue Jacket, asker olabilir mi ?)
Buharlı gemiden, sahile kayıkla çıkar, çünkü, iskele veya dok yoktur. Sahile çıkınca, eşyaların taşınması için görevlilere bahşiş verir. Kayıkçılar, Maltalı veya Yunanlıdır. Kayıklar çok gösterişli değildir. Kayıkçıların bir bölümü İngilizce bilir . Gezgin kayıkçıların tekin insanlar olmadığını, belalara bulaştıklarını anlatır.
Kayıklar, iskeleden, Salvo's Navy Hotel' e oradan da Hollanda konsolosluğuna kadar uzanan alanda bulunabilir.

Gezgin Agamemnon kaplıcalarına gitmektedir. Bu notlar sayfa232-238 arasını kapsamaktadır
Yazının aralarında, askeriyenin yapısı, hatta rakı yapımının özellikleri, valinin görevden alınması, yeni valinin atanması, eski Valinin sonra ki yaşamına ait notlar var.
Günlüğü 1 dolardan atlar kiralanır ( bu ücret standart bir ücretmiş). İngiliz konsolosluğunun önünden gezi başlar. Frenk caddesi geçilir.
Frenk caddesinden sonra karşısına, daha sonraları bir kaç kez sorgulama (trial and examination) için çağrılacağı, Kadının olduğu binayı görür. Burayı geçtikten sonra hemen hemen " kare " şeklinde bir alana gelir. Bu alan sahile hemen hemen bitişik bir yerdir. Sahilde gemiler görür.. Burada Vali hüseyin beyin bulunduğu kırmızı renkli vilayet konağı vardır (günümüz vilayet konağının olduğu yer ?)
Aşağıda parantez içinde yazılı olanlar TARİH bilgisi olanlar tarafından GÖZDEN GEÇİRİLMELİ diye düşünüyorum. Hata yapmış olmak istemem
( Vali Hüseyin bey, 14 Mayıs 1837 de görevinden alınır, yerine bir altında olan ( her halde vali yardımcısı olmalı) biri görevlendirilir. Bu bey, artık İzmir' in yeni valisidir. Hüseyin bey' e, Vilayete yakın bir yerde, mermer duvarları olan bir konak  yaptırılır. 
Vilayet konağının bir yüzü limana bakar ( vilayetin ön yüzü - denize bakan yüz ), diğer bir tarafı ( güney taraf , Bahri baba parkı tarafı )olmalı) Nizami - Cedid askerleri için yapılan askeri barakalara ( muhtemelen Sarı kışla ? ), binanın diğer tarafı da ( kuzey taraf - Yamanlar dağı yönü ))muhtemelen daha sonra yıkılıp yerine devlet dairelerinin yapılacağı arsa olması için düşünülen yere yapılan, karma karışık bina  yığınları vardır. Sahilde demirlemiş, yük taşıyan kayıklar vardır. Meydan da izin verilen tek yapı, denizcilerin oturup, kahve ve sigara içtikleri bir kahvehanedir. Askerler de buranın ortadan kaldırılmasını istemezlermiş.  Barakaların olduğu yerde iki adet KUYU (?) (Drilling ground) vardır. 3. cü kuyu, Yahudi mezarlığına bitişiktir. ( O dönemde, burada mezarlık yeri bulmanın zor olduğunu, mezarlık yeri ticaretinin yapıldığını çok geniş şekilde anlatıyor). Barakaların olduğu alan, Vali ve Kadıyı görmek üzere sıkı bir kontrol sonrası geçmek için kullanılabiliyormuş. Bu tür resmi yerlerde, tercüman gerekli olduğunu, tercümanların hem buralarda, hem otellerde hem de tavernalar da da hizmet veren Rum, Yahudi ve Maltalı çevirmenler olduğunu anlatır.
Bu meydanı geçip, Agamemnon yoluna doğru ilerler.Bu yol Valilik ve askeri barakalar arasındadır, bir az sonra sağa doğru döner, bir sonra ki binanın ( Askeri barakalardan sonra ) arkasından geçer ( bu bina ile ilgili bilgi yok). Burada sol tarafta Yahudi mezarlığı, sağ tarafta deniz vardır. Mezarlığın yakınında küçük bir kahvehane ve bir dervişin mezarı vardır (Bahri Baba ? ). Urla' ya varıncaya kadar gördüğü, bu ve diğer türbelerde, türbeye asılı rengarenk bez parçaları olduğunu, bunların, Müslüman inancı olarak iyi dilekler için yapıldığını anlatır. Burada eski Vali Katipoğlunun (Katipzade ?) ailesi, yardımcıları ile birlikte yaşadığı konağı vardır.
Buradan sonra,mezabaha ve Türk hastanesini geçer.  Burada solda Corax dağlarını (Çatalkaya ve devamında bulunan dağlar) ve bu dağlar da bulunan , iki kardeş (Two brothers - Çatalkaya ya da ikiz tepeler) ile üç kız kardeş (Three sisters) tepelerini tanımlar.(Günümüz Çatalkaya yada ikiz tepelerden doğuya doğru uzanan dağ sıraları. Bu bilgileri internet üzerinden buldum). Yola devam eder. Burayı da geçince, önünde daha çok zeytin ağaçlarından oluşmuş, ağaçlıklı geniş bir alan görür. Bu ağaçlıklı alanda, yolun sol tarafında, biraz uzakta  İngiliz konsülü' nün konutu olduğunu söyler.
Burayı geçip, Agamemnon kaplıcalarına varır. Etrafta çok küçük köyler vardır. Kaplıcalar, erke ve kadınlar için ayrı ayrı yapılmış küçük karanlık odalar bulunmaktadır. Bu odalara bitişik olarak, günlük olarak kiraya verilen bir bölüm olduğunu anlatır. Suyun sıcaklığından, bu suyun analiz edilmesinde söz eder ve burasının hastalar ( hastalık adı yazılı değil ) ve romatizmalı kişilerce kullanıldığını belirtir. 
Buradan ayrılır ve Sancak kaleye doğru yol alır. Deniz kenarına kadar kale duvarları ( mazgal) olduğunu, kaleye  gelebilecek olan saldırılardan korunmak için  kalenin ön tarafında olan çıkıntılı kara parçasında kum torbalarının olduğunu, çapları çok geniş olmayan ve taş gülle atan topların ve daha hafif silahların olduğunu yazar. Burada, valiliğe bağlı olmayan küçük bir birlik olduğunu belirtir. Kalenin önünde, 1837 yılında İzmir' den Marsilya' ya giden bir buharlı geminin (Eurates adlı bir gemi) karaya oturduğunu ifade eder ( Sığ deniz). Bu geminin Türk firkateyni, İngiliz savaş gemisi, Fransız savaş gemisi, Fransız gemisi ve Avusturya gemilerinin ortak çalışması ile kurtarıldığını anlatır.
Sancak kale, Sagniac Castle ve St. James kalesi olarak ta bilindiğini, kelimenin kökeninin Sancak şerif ( Sandjack sheriff ) olduğunu ekler. Kaleden , bayram günleri kutlama atışlarının yapıldığından, bir kez de atılan top parçalarının karşı sahile düştüğünden söz eder.






Aşağıda bulunan fotoğrafların kaynağı:  http://okocana.blogspot.com/2018/07/sancak-kale-yeni-kale.html













Osman Koçanaoğulları

Kadifekale

Kadifekale

© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız


Çocukluğumda, eski dönemlerden kalma yapılara, Agora hariç  " Cenevizlilerden kalma derlerdi. Kadifekale de bu tanımlama ile anılrdı. Bir gün, bir eski posta kartında da Ceneviz kalesi olduğu yazılıydı.  Kaynaklarda İzmirde 1261 yılında Genova kolonisi olduğunu ve bu koloninin 14. yüzyıla kadar burada yani İzmirde olduğu yazılıdır. Belki kale onlar tarafından yapılmadı ama, belli ki kartpostal da böyle bir yazı varsa, İzmirde bir zamanlar var olan Ceneviz etkisi vurgulanmıştır ve bu bilgiyi de yerel halktan almışlardır diye düşünülebilir.
Yazı Kadifekale ile ilgili ilginç bilgileri içerir. İçinde var olan Cami, su sarnıcı hakkında yeterli derece bilgi yazılmış. Hatta kale duvarları hakkında da yeterli bilgi var. İçinde bulunduğunuz dosyada tüm İzmir surları değil sadece Kadifekale ve buraya Osmanlı döneminde yapılmış savunma surları söz edilmiştir.
Kalenin tarihi çok eskidir. İskender zamanına kadar dayanır. O dönemler ile ilgili yazıları her yerde bulabilirsiniz. Yazıda, en azından benim gibi amatörlerin bilmediği (profesyonellerin de bildiğinden çok emin değilim) konular bulunmakta. Günümüze ulaşamayan kültür varlıklarından söz edeceğim. Bunlar;

1- Kalıntılarının bile olmadığını düşündüğüm bir koruma duvarı,
2- Kale kapısında olan bir kitabedir. 

Bildiğimiz ve her yerde tekrarlanan bilgiler burada verilmeyecektir. İzmiri çevreleyen kale duvarları yani (surlar) bir başka yazıda ele anacaktır.
Kale surları, kent kurulduğundan beri eklemelerin yapıldığı ve tamiratlar gördüğü bilinmektedir.  İşlevini yitirdikten sonra da , halkın ev yapımına taş ocağı gibi hizmet ettiği de bilinmektedir.
Yıl 1737 Sarıbeyoğlu isyanı patlak verir. Batılı kaynaklarda adı " Soley bey " olarak geçmektedir. 
 Chandler bu isyana karşı korunma amacı ile antik tiyatronun hemen altında kale duvarlarından söz eder. Bu kale duvarlarını gösteren bir çizim elimizde şu ana kadar yoktur.  Kalenin kuzey kapısından çıktığında, körfeze bakar durumda olan tiyatronun kalıntılarını görür. Tiyatronun hemen altında alçak bir duvar ve duvara bitişik bir hendek olduğunu yazar. Buranın yapılış nedeninin, 1736 da devletin başına dert  olan Soleybey oğlu için yapıldığını belirtir.  
Buna karşın 1836-1837  yılı Graves planında  bu surların, Kadifekaleye bitişik olarak batı-güney yönünde olduğu gösterilmiştir (Plan1). 





1854-1856 Luigi Storari tarafından çizilen İzmir planında, bu sur yapısı 1836 planı ile ayni yerdedir ama adı " antik kale duvarlarıdır  (Plan 2). 



Bu surlar 1876 yılında da çizilen Lamec Saad planında da her hangi bir ad verilmeksizin gösterilmiştir (Plan 3)


Kale kapıları

Günümüzde 2 adet dış kale kapısı izlenebilmektedir. 



Bunlardan kuzeye bakan  kapı, kalenin ana giriş kapısıdır. 

İşte bu kale kapısının  hemen üstünde bir zamanlar bir kitabe vardı. Kitabe hırpalanmış bir kitabedir, kitabenin her iki tarafında birer kartal kabartması da vardır. R. Chandler bu kitabeyi okumuş ve kitabında da bu  kitabenin İngilizce çevirisini yazmıştır. R Chandler bu kitabenin  Bizans kralı John'  ait olduğunu söylemektydir. David Hendrix bu kitabenin, Bizans kralı  John III zamanında yazılmıştır . Kitabenin John III Vatazsese ait olduğu bilinmektedir. Bu kitabenin 1222-1223 yılında yazıldığı bilinmektedir. Kitabenin şiir tarzında olduğu ve Bizanslı şair Blemmydes tarafından yazılmış olacağı tahmin edilmektedir. Bu tarihlerde, Bizans İmparatorluğu merkezi henüz İstanbul değildir, İstanbulda Latinler vardır, Bizans imparatorluğunun merkezi İzniktir. Chandlerin tercümesi ile kitabe şunları anlatmaktadır: Hem bu dünyanın hem de cennetin sahibinin ( Allah olmalı) , İmparator John ve eşine iyilikler ve uzun süreli kraliyet verme temennileri yazılıdır. Bu kitabenin, kaydına Chandler sonrası rastlanılmamıştır. Kitabe muhtemelen, kapının dış kısmında olmalıdır.

NOT: 
Prusya İzmir konsolosunun tam adının  M. Spiegelthal olduğunu  Nassau W. Senior " A Journal kept in Turkey and Greece 1857-1858" adlı kitabında yazar. 
Martha Nicole de  konsolos ile görüşmüş bir kişidir. Kitabında Prusya konsolosunun ad ve soy adının sadece baş harflerini verir. 

KAYNAKLAR
1- Richard Chandler .Travels in Asia Minor: Or An Account of a Tour Made at the Expense of the Society of Dilettanti 1817
2- Nassau W. Senior  ESQ .A journal Turkey and Greece in the Autumn of 1857 and the beginning of 1858. London, 1859
3- Martha Nicole. Ismeer or Snyrna and şt's Brirish hospital. in 1855 By a lady
4- David Hendrix. The Byzantine Legacy. Copyright 2016
https://www.thebyzantinelegacy.com/smyrna
5-  Ercan Gümüş. Genel seyri ile Sarıbeyoğlu Mustafa İsyanı  ve buna karşı alınan tedbirlerin Amid mahkemesine yansımaları
6- A companion to Byzantine poetry 1016. Sayfa 267




Osman Koçanaoğulları
İzmir