28 Temmuz 2020 Salı

İzmir valisi Rahmi bey hakkında ilginç notlar

İzmir valisi Rahmi bey hakkında ilginç notlar





Bu yazıda söz edilen mektuplar bana ilginç geldi.
İzmir valisi olarak 29 Eylül 1913 - 13 Ekim 1917 tarihleri arasındadır. !3 Ekimde görevden alındıktan sonra, İstanbul'a hakkında açılan soruşturmalar nedeni ile gitmiş. Sonuçta da soruşturmalar, kendisinin verdiği ifadeler olmasına rağmen sonuçlanmamış, Mondros mütarekesinden bir hafta önce İstanbul'u işgal eden İngilizler tarafından 144 kişi le birlikte Malta adasına sürgüne gönderilmiştir. Sürgün hayatı 1921 yılında esir değişimi ile sonlanmıştır.
Valiliği döneminde İzmir' de çok önemli sosyal, kültürel ve yapım işlerini yapmıştır. İzmirin 1915 yılında bombalanması sırasında (yenikale) gösterdiği dik duruş ve İzmiri işgal etmek isteyen İngilizlere verdiği cevap takdir edilmesi gereken bir tutumdur.
Valiliği sırasında sadece Türklere değil, Rum, Ermeni ve Yahudiler ile Levantenlere iyi ve adil davranmıştır. İngilizler ile yakın ilişkisi de vardır.
Aşağıda iki tane mektup göreceksiniz. Mektup 1921 yılı Near East adlı dergide yayınlanmıştır. Bu dergi daha çok ticaret ile ilgili bilgiler vermektedir. Zaman zaman İşgal döneminde olan olaylar hakkında da muhabirlerinin gönderdiği yazıları yayınlamaktadır.
Mektuplar, asker kökenli, diplomat, gezgin, haber alma görevlisi de olan Aubrey Herbert tarafından yazılmıştır.
Kendisi Rahmi bey'in serbest bırakılması için epey çaba göstermiştir. Konunun avam kamarasına da geldiğini biliyoruz.
Mektupların orijinal şekiller yazıya eklenmiştir.
Bu mektupların, serbest kalmasında etkili olup olmadığı bilinmiyor.
İlk mektup, Rahmi beyin, kendisine yazdığı mektuba verdiği cevaptır. Mektupta, serbest bırakılmaması üzerine üzüntülerini içermektedir.
April 27, 1921. Dear Rahmy Bey , - I am much obliged for your letter of thanks to me, which was, however , quite unnecessary, as all the thanks should come from men like myself. I am very sorry that my efforts to achieve your liberation have been unavailing . There are a number of people in this country who know of the great kindness with which your Excellency consistently treated English men and British prisoners during the war. All who know the facts are sorry and ashamed that you should have been treated with such gross ingratitude.
I am , yours sincerely ,
(Signed ) AUBREY HERBERT
İkinci mektup, adı geçen kişinin, Near East dergi editörüne gönderdiği mektuptur. Bu mektupta da Rahmi bey'in iyiliklerinden ve bulunduğu durumdan söz etmektedir. Bu arada, İzmirin işgaline yaşanan katliamlara da değinmektedir. Mektubun bir kopyası avam kamarasına da gönderilmiş.
May 5, 1921 sayfa538
THE CASE OF RAHMY BEY.
TO THE EDITOR OF “ THE NEAR EAST. "
Sir , - Readers of THE NEAR East are familiar with the question of Rahmy Bey ' s imprisonment at Malta . During the war, Rahmy Bey, Governor of Smyrna, showed very unusual kindness to British residents and British prisoners at Smyrna. The British Government took the unprecedented step of thanking 'him , during the war, through Sir F . Elliot,
our representative at Athens. When the Greeks landed on April 21, 1919, and the massacres occurred , Rahmy Bey ,
after being treated with considerable indignity by the Greeks, was taken on a British cruiser and sent to Malta .
Since then he has been imprisoned in Malta , separated from his wife and children , without any charge being pre ferred against him . I have several times pointed out in the House of Commons that his treatment was against all our traditions, and, in fact, against the traditions of honour and gratitude. The other day, I received a letter from Rahmy Bey , thanking me, in formal terms. I enclose my answer.
I shall be grateful to you if you will publish . - I am , etc.,
AUBREY HERBERT.
House of Commons, April 27, 1921.
İlave kaynaklar

27 Temmuz 2020 Pazartesi

İzmir basketbol anıları 1967-1972.. Bölüm 1

İzmir basketbol anıları 1967-1972.. Bölüm 1

Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz 

Atatürk spor salonu, günümüz Vestel arena Voleybol spor kompleksi. (neden arena derler, o da ayrı bir konu, ben bu tanımlamayı da sevmem)

Şimdi gelelim esas konuya.
Bu yapının olduğu yerde Atatürk spor salonunun açılış tarihi olan 1966 yılından önce, bildiğim kadarı ile mülkiyeti Altınordu kulübüne ait olan ve halk arasında " Halk sahsı " olarak bilinen bir futbol sahası vardı. Toprak zeminli idi. Burada daha çok amatör maçları oynanırdı. Atatürk spor salonu, salonun doğu kısmına olimpik yüzme havuzu ve onun bitişiğine de , bir ara PTT tarafından kullanılan daha sonra Özel Altınordu hastanesine dönüşen, mülkiyeti Altınordu spor kulübüne ait iş hanı yapıldı.
Bu salonda, açıldığı yıllarda voleybol ve basketbol maçları izledim. Daha sonra, kısmet oldu, oyuncu olarak ta bu salonun nimetlerinden yararlandım. Salonun güncel durumunu bilmiyorum. Sizleri, aktif spor yaşantımın olduğu 1969 , 1972 arasına götüreceğim. Salonun özelliklerinden söz edeceğim.
Salonun krokisini de çizebilirim ama konu dışında. Gelelim salon, salon özellikleri ve o yılların spor yaşantısı. Öncelikle bu salonu, daha sonrada Celal Atik spor salonunu yazacağım.
Atatürk spor salonu, yapıldığı yıllarda çok modern bir salondu. Söz ettiğim yıllarda, hemen her günüm, yaz ayları dahil, antrenman ve maçlar ile geçerdi. Aşırı bir basketbol oynama tutkum vardı o yıllarda. Sonra birden bu tutkum kesildi.
Salonun etkili olabilecek bir havalandırma sistemi yoktu. Maçlar esnasında, seyircilerin içtiği sigaraların dumanı, biz oyuncuları çok rahatsız ederdi. Bazen, maç esnasında sigara içilmemesi duyuruları yapılırdı. Sigara içenler, salonun kuzey ve güney tarafında olan , kantinler de bulunan, açık ve kapalı geniş bölümlere geçerlerdi. Ama yine de buralardan salon içerisine yoğun sigara dumanı gelirdi. Bu durum gerçekten ciddi bir sorundu. İyi ısındığını hatırlıyorum ama ısınma ne şekilde yapılır aklımda kalmamış. Belki de seyircilerin nefesleri ile ısınıyordu. Bu olabilir, çünkü kış ayları antrenmanlarında üşürdük. İki taraflı, içinde 6-7 tane duş bölümü olan soyunma odaları, kaloriferli idi.
Mükemmel bir parke zemini vardı.
Bir başka sorun, salonun sabah daha az olmak üzere özellikle de öğleden sonra salonun içine güneş ışığının girmesi idi. Salonun devasa , buzlu cam ile kaplanmış cam bölümleri, doğu ve batı yönüne bakardı. Daha sonra bu sorunu perde ile çözdüler. İşin garip tarafı, o perdeler her halde hiç yıkanmazdı, zeminden yüksek olmasına karşın altına gelindiğinde resmen izmarit kokardı.
Sıcak su sorununu en azından ben hiç yaşamadım. Belki birinci lig takımında olmamdan idi, bilmiyorum. Ancak yaz ayları tek başıma ya da daha sonra anlatacağım basketbolcu büyüklerim ile ( başka takım oyuncuları da dahil) ile çalıştığımda sıcak su hep vardı.
Salonda, amatör küme basketbol-voleybol maçları, bazı kulüplerin ( hatırladığım kadarı ile 1. ve 2 lig voleybol ve basketbol) antrenman ve maçları, aslında okullar dahil tüm voleybol ve basketbol maçları güreş ve boks müsabakaları da yapılırdı. Bir ara müzik ve diğer gösterilerde burada yapıldı.
Hasbelkader geldiğim basketbol yaşantım nedeni ile, yaz aylarında da salon, tek kişi de olsam bana hep açılırdı.
Günümüzde Celal Atik spor salonu olarak adlandırılan, o yıllarda Spor ve sergi sarayı olarak bilinen, Basmane fuar kapısına çok yakın spor salonu vardı. Burada, bazı okul maçları yapılırdı. Zemini asfalt idi. Burada 1964-65 yıllarında Türkiye basketbol şampiyonasına da misafirlik etti. Ankara kolejinin ve Muhafız gücü takımlarının efsane oyuncularını orada gördüm. Burada , oynadığım okul ve kulüp takımlarında sadece fiziki yapım nedeni ile yer alırdım, oynatılmazdım, haklılar idi çünkü top tutmasını basit bir turnike dahi bilmiyordum. Sonra bir muhterem ortaya çıktı ve beni bir yerlere taşıdı. Bu salon çok bakımsızdı. Soyunma odalarını anlatmaya bile gerek yok. Altay A takımı ile bir kez burada antrenman yapmak durumunda kaldık. Ben yine bilgim-görgüm artsın diyerek bu antrenmanlara alınırdım. Atatürk salonu galiba bakımda idi. Antrenman sonrası Rahmetli Rıdvan Burteçin, salona gelmiş, salonun o halini görünce de yetkililerin epey kulaklarını çınlatmıştı.
Osman Koçanaoğulları