19 Şubat 2019 Salı

Balçova kaplıcaları (Agamemnon) tarihi ,İzmir (1764 - 1888)

Balçova kaplıcaları (Agamemnon) tarihi ,İzmir (1764 - 1888)

© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız


 İzmir -  Balçova'da bulunan günümüz Balçova kaplıcaları ,  eski adı ile Agamemnon kaplıcaları, batılı gezginlerin hep ilgi odağı olmuş, yazdıkları kitaplarda buradan söz etmişlerdir. Bazı gezginler, buradan oldukça geniş olarak , bazı gezginler ise küçük notlar yayınlamışlardır.


Gezgin notlarından, burasının coğrafi,  hatta kaya-bilimi yapısını da öğreniyoruz. Yazıda bulunan gezgin notlarından alıntılar 1764 - 1888 yılları arasını kapsamaktadır. Batılı gezginler burayı, Truva savaşı kumandanlarından olan Agamemnon ve burada olabilecek antik dönem kalıntıları nedeni ile ziyaret etmişlerdir. Bu zaman dilimi içerisinde, kaplıca binalarında oluşan değişiklikler de görülmektedir. Tek bir metin yazmaktansa o dönem gezgin notları, gezi tarihleri de göz önünde bulundurularak tarih sırası ile ve kaynak gösterilerek yazılmıştır.
Gezgin notlarını tarih açısından sıra ile okuduğumuz da, kaplıca da olan değişimleri, orada bulunan antik kalıntıların özelliklerini ve bu kalıntılara neler olduğunu da öğreniyoruz.
Buralar hakkında en geniş bilgi William Chandler tarafından yazılmıştır. Gezgin, ön Asya' yı ve İzmir  ile çevresini 1764 - 1765 yılları arasında gezmiştir. (Kitabın üçüncü baskısı 1835 tarihlidir). Gezgin, İzmir'den çıktıktan sonra, çok yaşlı olduğunu tahmin ettiği zeytinliklere gelir. Yeşil bir alandır ve her tarafta Anemonlar ve renkli çiçekler vardır. Burası, Avrupalıların gemiler ile gelip av partileri düzenledikleri yerdir. Daha sonra üzerinde büyük bir köprünün olduğu sığ  bir dereye varır. Bu köprü, yağışlı havalarda Corax (günümüz İkiz tepe-Çatalkaya dağının devamı olan batı-doğu istikametinde ki, İzmir' in güneyde bulunan dağların antik dönem adıdır) dağlarından gelen sel sularının  olduğu dönemlerde, karşıdan karşıya güvenli bir şekilde geçebilmek için yapılmıştır. 


Dağ eteklerine doğru eski bir köprü görür.Bu köprü, bir kaç kez tamir edilmiş ya da yeniden yapılmış bir köprüdür.Köprünün ayaklarından (pier) bir tanesi Korint (Corinth) sütün başlığıdır. (yan tarafta görülen sütun başlığı, burada bulunmuş değildir. Başlığın özelliklerini göstermek üzere burada kullanılmıştır) .Dereyi, dağlara  doğru epey takip eder. İlerlemeye devam edince, derenin tek parça kaya üzerinden berrak bir  hızlı bir şekilde aktığını görür.  Derenin suyu, her iki tarafı keçilerin bile çıkamayacağı derecede dik yapıda olan bir derin yere doğru akar.( Gravür 1' e bakınız).  Buranın daha  alt kısımlarında başlarında köylüler olan  hayvan sürüsü görür. Bu sürünün yanında, kullanılmayan bir değirmen vardır. 
Buradan çok uzak olmayan bir yerde Türk mezarlığı vardır. Bu mezarlıkta bazı mimari parçalar görür. Bunların bu su akımının sol tarafında antik dönemde bulunan sıcak banyoların yanında ki Apollon mabedine ait olduğunu belirtir.  Burada bulunan yapı kalıntılarının  iyi bir işçilik ürünü olduğunu belirttiği  tuğlalar (blok taş) olduğunu , çöp ve toprak ile örtüldüğünü, kubbeli yapıların görülmediğini de belirtir. 
Buradan aşağıya iner. Burada çatısı kubbeli olan ve sıcak suyun içeriye girmesi için açıklıkları (delikleri) olan modern bir yapıya varır. Burada, bu deliklerden giren suyun toplandığı yuvarlak ve mermerden yapılmış  küçük bir hazne vardır.. Bunun altında da buradan gelen sıcak suyun toplandığı büyük bir havuz bulunmaktadır. Gelen sıcak su akımı berrak ve çok sıcaktır. Bu Yapıya bitişik olan ve kullanılmayan bir ikinci bina daha vardır. Burada,  soğuk su kaynağından da söz eder ama, Ocak ayı olmasına rağmen kaynak kurumuştur. 
Sıcak su derecikleri, nehir yatağındaki bir iki kaynaktan çıkmaktadır. Soğuk dönemlerde, bu derecikler çıkardıkları buhar nedeni ile fark edilebildiğini belirtir.

William Knight   burası ile ilgili gözlemlerini 1833 yılında yayınlanan kitabında anlatır ( sayfa 239 ). Gezginin notlarında öğrendiğimize göre, gezgin buraya geldiğinde,  kadınlar ve erkekler için ayrı üstü kapalı ve önlerindeki bir havuza açılan odalar olduğunu anlatır. Odalar karanlıktır. Bu yapılara ek olarak yapılmış  olan bir küçük bina, günü birlik banyo almak için gelenlere ayrılmıştır. Gezginin notlarına göre, kaplıca binasının hala ayakta olduğu anlaşılmaktadır. Burası ile daha fazla bir bilgi vermemiştir.

James Ellsworth De Kay burayı 1833 yılında yazdığı gezi notlarında anlatır. Sıcak su derelerinin en iyi tanımlamasını bu gezgin yapmıştır. Sıcak su dereciklerine gelir. Su çok sıcaktır ama, dereciklerin dibinde balıklar ve kabuklu canlılar vardır. Hayret eder. Bu kadar sıcak suda nasıl yaşıyorlar diye merak eder. Elini, sıcak suya daldırır ve zemine değer. Zeminden soğuk su kaynakları vardır ve suyun sıcaklığı normale dönmüştür. Bu konu ile ilgili fizik teorilerinden de söz eder. Ana sıcak kaynak üzerinde taş bir bina vardır. Eski dönemlere ait bir kalıntı göremez. 

Rev. R. Walsh,LL. D, 1836 yılında basılan kitabında, sıcak suların nehir yatağı boyunca bulunan havuzlarda toplandığını belirtir. Bu bölgede, kendisinden önce buraya gelmiş olan Chandler' ın anlattığı  eski kalıntıların izlerinden söz eder. Gezgin, Chandler'in söz ettiği kubbeli yapılardan söz etmez. Her bir banyo, sazdan yapılmış barakadır.

William Cochran, 1888 yılında basılan kitabında, buradan çok kısa söz eder ama, kitabında bir gravür vardır. (Gravür 1). Gravür, Chandler' ın anlattığı şelale benzeri yere uymaktadır. Gravürde banyo odalarının çadır gibi olması dikkati çekmektedir. Gezgin, Burada, bir köyden söz eder  ( Lidja of Balgora Ghikikiov . Balcıköy (?).  Gezgin bu ifadeyi;  bal satıcılarının harap olmuş köyü olarak tanımlar). Bu köyde daha eski zamanlarda zenginlerin olduğunu, Kırım savaşından sonra , geri dönen yağmacı ve çapulcu askerler tarafından bu zengin insanların varlıklarının talan edildiğini , daha sonra da bu eşkıyanın baskı altına alınıp, çevrenin tekrar endüstri ile doldurulduğunu ve geliştiğini not eder.





Yeni Türkçesi:
Bir çok hastalığa iyi gelen Balçova'daki Yenikale bataklığının kurutularak,ılıcaya bir tesis yapılması ve kiraya verilmesi ayrıca buradan sahile kadar tramway tesisi,kira ve tramway geliriyle sanayii mektebinin açığının kapatılması.Ilıcanın adının "Hamidiye Kaplıcası" ve sanayi mektebinin ise "Hamidiye Sanayii Mektebi" olarak değiştirilmesi hakkındadır. "Huzur-ı Ali Hazret-i sedaret-i Penahiye, İzmir'e bir buçuk iki saat mesafede ve Balçova nam mahalde vaki ılıcanın altmış yetmiş derece sıcak ve .... kükürd ve mevâd-ı saireden mürekkeb maden suyu olduğunu ve bir çok emraz-ı dahiliye ve hariciyeye nafi' bulunduğu halde şimdiye değin orada barınılacak ve oturulacak ebniye olmamasından ve bunun civarında Yenikale bataklığını dahi havasını tefhim etmesinden naşi mezkur ılıcaya rağbet olunmakta iken bu defa saye-i hazret-i padişahi,mezkur bataklık doldurulup şu sebeple gerek kale ve gerek ılıca mevkinin ve hamt havası zail olmuş ve mezkur ılıca mevkiine üçbin lira sarfıyla harkiye kırk sekiz odadan ibaret mukadded daireler ve onbir adedi ahşap ve yedisi harkiye banyohaneler ve gazino ve lokanta ve saire gibi binalar yaptırılarak bunların altı seneliği ikibinyediyüz lira bedel icar ile müte'carine ihale ve ebniye-i mezkurenin fotoğrafla aldırılan resimlerinden onbir kıt'ası isrâ kılınmış ve bedel-i icar-ı mezkurun seneliğine isabet eden dörtyüzelli lira İzmir sanayii mektebinin binüçyüz liradan ibaret olan varidatına ınzimam edildiğinden beher sene yetmişbin kuruş raddesinde görünen mekteb-i mezkurun açığının yekünu ise otuzbin kuruş tenzil etmiş olduğu gibi bir piyango keşidesiyle bundan hasıl olacak temettuyle mezkur ılıcadan sahile kadar olan ikibuçuk kilometre tarik üzerine ve mekteb-i nam ve mıntıkaya bir tramway yapıldığı halde bundan senevi beşyüz lira kadar varidat alınması keşf ve tahmin.......... evvel halde mektebin açığı ucu ucuna kapatılmış fazla varidatıylada mektebin alet ve edavatca olan noksanı ikmal ve idare-i ........teminen mükemmele istihsal olunmuş ve tramway inşası için nafia nezaretine bahisle piyangonun keşidesine ve mezkur ılıcanın nam kudsiyet iltima hazret-i hilafet-i penahiye izafetle (Hamidiye Kaplıcası) ve mekteb-i sanayii dahi saye-i cenab-ı padişah,bir hal-i mükemmele girmeye başlamasıyla bununda (Hamidiye Sanayii Mektebi) nam isimle yad olunması için irade-i seniyyesinin istihsâli hakkında Aydın vilayeti.02.01.1309/14.Mart.1893

Burası, İzmir-Balçova da Balçova termal tesisleri ve Kaya Otelin hemen bitişiğinde bir yer.
Burayı, buraları çok iyi bilen, hem de 40-50 sene öncesini bilen bir bey ile gurup halinde gezdik. Hamamın olduğu yer daha önceleri üstü açıkmış. Bir dönem koyun ve keçilerin barındığı alan olmuş, bir dönem foseptik olmuş, sonunda da üstü beton ve toprak ile kapatılmış (Fotoğraf 1)

Kaya oteline doğru ilerledik. Karşımıza ılıca deresi çıktı Üzerine 2 adet köprü var




Aşağıda bulunan resimler, Antik köprüye aittir (Fotğraf 3)
















SONUÇ: Burayı kitaplarda tanımlayan ve özelliklerini yazan R. Chandler (1761-1765) dan sonra gelen gezginler kubbeli yapıdan söz etmemişlerdir. Chandler, kubbeli hamamın modern olduğunu belirtmektedir. Bu neden ile kubbeli hamaın o yıllarda yapılmış olması ya da var olan eski bir hamam yapısının yeniden inşa edilmiş olması gerekmektedir. Gezgin notlarından anladığımız kadarı ile kubbeli yapı, 1830 ladan itibaren yoktur. Ya yıkılmıştır ya da kullanılmamaktadır.

**********************************************************
KAYNAKLAR

Richard Chandler. Travels in Asia minor. 1836 Sayfa: 126
William Knight; Oriental outlines. 1833. Sayfa: 239
James Ellsworth De Kay  Sketches of Turkey  1831-1832. Sayfa: 483
Rev. R. Walsh. LL, D; A residance in consatinople. 1836. Vol II, sayfa: 65
William Cochran.; Pen and Pencil. Notes on Asia minor. Notes from the levant. 1888.  sayfa: 44 - 45.

Osman Koçanaoğulları., İzmir

6 Şubat 2019 Çarşamba

İzmir sokakları - 1800 yılları

İzmir sokakları - 17 ve 18 yüzyıl 

© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız


İzmir'e deniz yolu ile gelen gezginler, körfezden İzmir görünümüne hayran olurlar. Sahilde bulunan binaların (Frenk bölgesi), Kadifekale'de Türk bölgesi evlerinin bir amfi tiyatroda seyirci sıraları gibi evlerini sıra sıra dizilişleri, minareler, kubbeler, ve şehir etrafının yeşil görünümünü çok beğenirler ve bunları anlatırlar. Ancak,  şehir içinde gezmeye başladıklarında bu hayranlıkları ortadan kalkar. Hele yaz sıcağında gelmişler veya yaz sıcaklarında İzmir içinde kalmışlar ise bu hayranlıkları şehir hakkında olumsuz tanımlamalara yol açar. İzmir pis bir koku içerisindedir. Bu pis koku, meltem ile ortadan kalkmaktadır. Yaz mevsiminde insanlar, dört göz ile meltem esintisini beklerler.

Burada yazılanlar, günümüz kordon olmadan önceki döneme aittir. Günümüzde de var olan  pasaport binası ve yeni  mendirekler yani yeni liman henüz yapılmamış,günümüz  1. Kordon oluşmamıştır. (yeni liman, pasaport ve mendirek inşaatları 1875 e tamamlanır). Deniz tarafında bulunan binalar körfeze çok yakındır ve bu binaların kara tarafında bulunan yol Frenk sokağı (veya caddesidir). Basmane garı yoktur (Kasaba tren hattı yapımına başlama 1863), Aydın demir yolu hattı inşa edilmektedir (yapımına 1856 da başlanmıştır).
Elime geçen ve eski İzmir' i anlatan gezgin kitaplarından, İzmir sokaklarını anlatan en eskisi 1745 tarihlidir. Bu kitapta, sokaklar  hakkında sadece dar oldukları ve Frenk sokağının geceleri dışarıya kapatıldığı yazılıdır. Bu yıllarda bütün konsolosluklar bu cadde üzerindedir. (3). Sokağın geceleri kapatılma nedeni de her halde konsolosluklardır. 

Şehir sokaklarını gezginler farklı bölgelere (Frenk, Rum, Ermeni, Türk  ve Musevi  bölgeleri) göre anlatmışlar. Genel olarak şehir sokakları, en bilinen cadde olan Frenk sokağı ( ya da caddesi) dahil dardır. Bazı yerlerde o kadar dar hale gelir ki, 2 atlı sürücü yan yana geçemez. Yollardan deve kervanları geçerken, develerin üzerlerinde bulunan balyalar tarafından ezilmemek için, sığınacak bir kapı girintisi dahi aranır. Bazen de yola devam edebilmek için, deve kervanının geçmesi beklenir ve deve kervanı arkasından yola devem edilir. Hamallar yük taşıyıp bu sokaklardan geçerken, geldiklerini belirtmek üzere bağırırlar. Sokaklar çok kavislidir, bir birlerini bir çok yerde çaprazlarlar. Sokaklarda, araba pek kullanılamaz. Sadece hastalar için sedye (tahtırevan) kullanılır. Şehir içinde bulunan bu sokaklarda, seyahat için çoğu zaman eşekler kullanılır.

Şehirde, düzgün ve geniş olarak adlandırılabilecek sokaklar Ermeni bölgesinde ve Aydın tren hattına bitişik yerlerdedir. (1845 yılında Ermeni bölgesinde çıkan bir yangın sonrası bu bölgenin yeniden yapılandırılması sonucu ).
Yolların yan kısımları daha yüksektir, yolun orta yerine doğru b u yükseklik giderek azalır ve, yolun  orta bölümünde olan kanallarda sonlanırlar. Bu kanallar hemen hemen tüm şehir sokaklarında vardır. Eğimi yüksek olan ve Kadifekale sırtları ve Basmane'nin ( Türk ve Musevi bölgeleri ) üst kısımları hariç, diğer bölgelerde üzerleri kapalıdır ve kanal gibidirler. Kanalların derinliği, ayak bileğine kadar gelecek derinliktedir. Kanalları kapatan bu kapatma bölümleri (ne tür bir taş ya da tuğla ya da kiremit olduğu kitaplarda belirtilmemiştir). Bu kapaklar , yürürken bir tehlikeyi de beraberinde getirir, o da bu kanalların üzerinde olan kapatıcı unsurların kırılmaları ve ayağın  bu dar kanala girmesidir.  Bu kanalların yapılış amaçları, muhtemelen yağış veya çeşmelerden akan suların drenajının sağlanmasıdır. Yüksek yerleşim yerinde olan bu kanalların,  her ne kadar üstleri kapalı değilse de eğim nedeni ile içinde su dolayısı ile de pis su birikimi olmaması beklenir. Alçak kesimlerde (Frenk, Ermeni ve Rum bölgeleri), bu kanalların içi birikmiş su ve pis birikintiler ile doludur. 
Kanallardan gelen suyu denize iletecek bir sistem yoktur. Bu sular ya şehir içinde olan derelere (boyacı deresi gibi) ya da sokaklar üzerinden denize akmaktadır. Bir gezgin, liman inşaatı sırasında bunun farkına varıldığını ve denize doğru uzanan yer altı kanalları yapıldığından söz eder. Bu sokaklarda bulunan üstü açık ya da kapalı kanallar , hem şehir için pis koku kaynağı olmakta hem de sivrisinek dahil her türlü haşaratın yerleşim yeridir. Bu koku, özellikle yaz aylarında İzmir içinde dayanılmaz bir pis kokunun kaynağı olmakta ve ateşli bulaşıcı hastalıklara yol açmaktadır. Buralardan akan su, evlerin bulaşık artığı olan kullanım suları olmalıdır. Her ne kadar o yılların kanalizasyon sistemi hakkında bir bilgi bulmadıysam da, gezgin notlarından bazı bilgiler elde edilebilmektedir. Sahile bitişik olan binalrın denize uzanan kanalizasyon atıkları için kanal olduğunu bir gezgin notundan öğreniyoruz. 1864 yılında, günümüz Kordon boyu şekillenirken eskiden var olan ve denize açılan kanalizasyon borularının kapatılmış olduğunu, evlerin kanalizasyon sistemlerinin artık denize ulaşamadığını ve sonunda, yazışmaların yapıldığını bir gezgin notlarından öğreniyoruz. Sonuçta, bu şikayet içeren yazışmalar sonrasında, doldurulan sahil bandına yeniden kanalizasyon boruları ( ya da künkleri) döşenir. Bu binaların iç tarafında olan evlerin kanalizasyonlarının da buraya bağlanıp bağlanmadığını bilmiyoruz. Bu binalarda fosseptik var mı dır yoksa yok mudur bilmiyoruz ama her halde kanalizasyonları sahil bandında olan kanalizasyonlara bağlı idi. 
Rum ve Ermeni bölgesinde, kanalizasyonun nasıl olduğuna ait bir bilgiye ulaşamadım, gezginlerin kitaplarında da bu yönde bir bilgi yok. Basmane bölgesinde kanalizasyonun olduğunu biliyorum, o yapıyı gören biriyim.  Yine Namazgah ve civarında da bu yıllarda fosseptik olduğunu biliyoruz.. 
Yolların döşemeleri, düzgün olmayan köşeli taşlar ile kaplanmıştır. Bu kötü döşeme, insanların yolda yürümelerini zorlaştıracak özelliktedir. (Daha sonra ki yıllarda yolların düzeltilmesi muhtemelen yeni liman inşaatı sonrası, bir imar hareketi ile oluşmuştur). Türk tarafında, kaldırım yoktur. ( her ne kadar kitaplarda bir kayıt yok ise de muhtemelen Musevi bölgesinde de kaldırım yoktur).
Bu yıllar içinde, İzmir'de henüz aydınlatma yoktur (ilk hava gazı ile aydınlatma 1862 yılında başlamıştır). Geceleri, güneş battıktan sonra, yola çıkan kişilerin ellerinde bir fener taşımaları zorunludur. Bunun nedeni, geceleri sokaklarda olabilecek eşkıyanın tanınması içindir. Dolunay olması dahi, fener taşınma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.

Aşağıda bulunan  fotoğraflar, söz ettiğim tarihlerden sonra ki dönemlere aittir ve söz edilen tarihler arasında ki sokakların benzerleridir. Fotoğraf 1, 2 ve 3 muhtemelen şehrin  Rum, Ermeni ve Levanten (Frenk) bölgelerine aittir. 
Fotoğraf 1

Fotoğraf 2




Fotoğraf 3


Osman Koçanaoğulları
Şubat 2019