12 Nisan 2019 Cuma

Küçük Aya Yani kilise yolunda bir ev - İZMİR

Küçük Aya Yani kilise yolunda bir ev - İZMİR



Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz 


Anlatılacak olan evin ilginç bir öyküsü var. Bir Yunan vatandaşı olan Evangelos Drakopoulos, buraya doğup büyüdüğü evi aramak üzere geliyor. Bu evde doğmuş ve büyümüş. Yıl 1973. Evini buluyor. Anılarını yazıyor ve ölümünden sonra muhtemelen torunu tarafından kitap yayınlanıyor. Basım tarihi 2019 ( Kitabın adı, sayfanın sonunda yazılmıştır). Bu bilgi, bütün dünyanın İzmir tarihi ile ilgisi nedeni ile tanıdığı Bay George Poulimenos tarafından bana aktarıldı. Bay Poulimenos bana, Yunanca yazılmış olan kitabın, bu ev ile ilgili bölümün İngilizce tercümesini gönderdi ve  evin bulunması konusunda yardım istedi. 
Bay Poulimenos ile karşılıklı olarak defalarca yazıştık. Sonuçta, evin olması gereken yer konusunda bir kroki ortaya çıktı. Kroki konusunda kendisi ile mutabık kaldık. Sıra, evin hala orada olup olmadığının ortaya konulmasına geldi. 
Evi buldum. Yunan vatandaşının tanımladığı ev ile ile bizim bulduğumuz ayni ev ayni idi, yerinde duruyordu.

Şimdi 1973 yılında alınan not' tan bana iletilen bilgileri, daha doğrusu Yunan vatandaşının notlarının bazı bölümlerinin  Türkçe'sini sizler ile  paylaşayım. Bu notlarda, evin bulunduğu sokaklar o dönemin adları ile yazılmış.

" Evimiz iki cepheli bir ev. Bir cephesi ana sokak (anonim yol olarak tanımlanmış )   üzerinde  (günümüz 822 sokak), diğer cephesi şimdi kapısı duvar örülerek kapatılan Aya Yani kilisesinin ana kapısına açılan yol üzerindedir. Bu yol  Mesaka Skalakia” (=Orta merdivenler  olarak bilinir (krokide 822-a olarak işaretlenmiştir ). Evin ana kapısında 5 adet mermer basamak vardır. Evin kapısı 2 parçalı demirden yapılmıştır, ve üzerinde, nedenini bilmediği "Hıristiyanlık sembolü  olan bir " HAÇ " ile Musevilik sembolü olan " Davut yıldızı " vardır.  Ev bodrum, zemin ve üst kat olan bir yapıya sahiptir.

Anılarda anlatılan evi buldum. Bulduğumuz ev de ayni özellikleri taşımaktadır.
Bu bölge, Agora kalıntılarının hemen güneyinde olan bir bölgedir.Ev, Evangelos Drakopoulos' un doğduğu ve yetişme yıllarını geçirdiği evdir. Bay Evangelos Drakopoulos muhtemelen  1900 li yılların hemen başında doğmuş. 1986 yılında da vefat etmiş. Buraya tekrar geldiğinde her halde 70 yaşlarında idi. Kapıda " haç ve Davut yıldızının " bir arada olması aklıma dinler arası bir evliliği getirdi. Anne ve babası farklı iki dine inanan yani Musevi  ve Hıristiyan   olmalı diye düşündüm. Bay Poulimenos ile yazıştım. Aile ile ilgili araştırma yaptı. Ailede böyle bir durum olmadığı teyid edildi. Bu durumda söz edilen evin Drakopoulos' un ailesi tarafından, bu tür bir evliliği yapmış kişilerden alınmış  olması gerekiyor. Bu konuda  bilgimiz yok. 
Drakopoulos' un ailesinin kemeraltında bir de Lokantaları varmış. 
Evlerin tam karşısında (bu sokağın girişinde sol tafa-köşe ev) bir yahudi aileye aitmiş.
Bulduğumuz ev de ayni özellikleri taşımaktadır.
Bu bölge, ve ev Agora kalıntılarının hemen güneyinde olan bir bölgedir. Yerleşimi Kuzey-güney yönünde olup olup, kuzeye bakmaktadır.


(a). söz edilen evi göstermektedir.




Fotoğraf 3, evin eskiden var olan kilise kapısına sırtımız dönük olarak çekilmiştir. (a) evin hudutlarını göstermektedir.






















Yunanistan da bulunan bir İzmir gurubuna, bu resim ile ilgili olarak katkı geldi. Katkıda bulunan bey, Ortodoks tezyin kültüründe, Musevi işareti olan "6 köşeli yıldızı" ın kullanıldığını iletti. Bu aslında bizim kültürümüzde de Osmanlı döneminde kullanılan bir işaret ve Hz. Süleyman' ın mührü olarak biliniyor. Son yüzyılda da İsrail'in bayrağında terini almış. Barbaros'un bayrağında, dini yapılarımızda da Osmanlı döneminde kullanılmış bir işaret. Musevilik ile direkt bağlantısı yok.


Kitabın adı:

"Ionikes Mnimes" (Ionian Memories). Author Evangelos Drakopoulos. Publisher Ekdoseis Tsoukatou (Athens). Date 2019.


Osman Koçanaoğulları 12 Mart  2019

5 Nisan 2019 Cuma

Aya yani kilisesi (Agios İoannis) kilisesi - İzmir 1856

Aya yani kilisesi (Agios İoannis) kilisesi - İzmir 1856

 


1856 yılında, burayı bir gezgin gezer. Gezgin bayandır. Aslıbda gezgin de değilidir.
Kırım savaşı sırasında, İzmir de bulunan sarı kışla, İngilizlere askeri hastane olarak kullanılması için geçici olarak verilir. Bu hastaneye, Kırım savaşında yaralanmış ya da hastalanmış hastalar getirilmekte ve tedavi edilmektedir. Hastaların hemen tamamı, büyük cerrahi işlem gerektirmeyen veya ateşli hastalıkları olan askerlerdir.
Kadrosu İngiliz doktorlar ve İngiltere'den gelen hemşireler ve " lady " olarak tanımlanan daha çok sosyal destek amacı ile kullanılan bayanlardır.
Bu kiliseyi, 1856 yılında gezen o lady' lerden bir tanesidir. Daha sonra İzmir anılarını da bir kitapta toplamıştır. Bayan'ın adı Martha Nicol dür.
Kilisenin adını verir. St. John kilisesidir. Rumca adı ile Agios İoannis Theologos tur.
Kilisede, içeride gördüğü blok meşe ağacından oyulmuş olan İkonastasis'i anlatır. İkonastasis, İkonaların yerleştirildi pano şeklinde yapılardır. Genellik ile ağaçtan yapılır. 
İkonastasis'e hayran olur. Çok ince işlenmiştir. Blok şeklindedir ve 3 parçalıdır. İkonastasis'i uzak doğu ağaç oymalarına da benzetir. 
Kiliseden çıkıp, kilise avlusuna geçer. Orada bir ulu çınar vardır. Dini ayinden çıkanlar, bu ağacın önüne gelip, ulusal birlik (Rumların ulusal birliği) için saygı gösterirler, dua ederler.

Bu esnada, bir defin töreni olmaktadır. Tabut içinde bir kız çocuğu vardır. Beyazlar içindedir (gelinlik gibi). Töreni anlatır. Mezar, derin değildir. Yaklaşık 5-60 cm derinliğindedir. Tören bitince, mezar kapağı kapatılır. Yapılan defin işleminin sadece bir tören olduğunu belirtir. Gece, naaşın buradan alındığını bir başka yere gömüldüğünü söyler. Kitapta, cesedin burried (gömülmek)  yerine burnt (yakılmak)  yazılmış. Yani yakıldığı yazılı. Yunanistan'dan, konuyu bilen bir kişi ile görüştüm. Küçük kızların, evlenmemiş kızların vefatlarında, naaşa gelinlik benzeri kıyafetin giydirilme adetinin olduğunu ancak yakılma gibi bir adetin asla olmadığını belirtti. Muhtemelen, bir birine yazım olarak çok benzeyen iki İngilizce sözlük bir basım hatasıdır.

Ismeer or Smyrna and it's British hospital  in 1855. By a Lady ( Martha Nicol)., Sayfa 20-23


Osman Koçanaoğulları

4 Nisan 2019 Perşembe

Atlas açık hava sineması - Tilkilik - İZMİR

Atlas açık hava sineması - Tilkilik - İZMİR


Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz 







Sinema, ne zaman kapandı bilmiyorum.Geçenlerde bir dostum oraları gezdirdi. Dış kapısı hala ayni şekilde duruyor. Önünde kocaman bir midibüs olduğundan resmini çekemedim. Fotoğraflar sinemanın bu gün görünen halini yansıtıyor.Makine dairesi, localar ve beyaz perde duruyor. İçerisi atıklar ile dolu.
Hatırladığım, sinema makinesinin  çok sık arıza yaptığıdır. 1950 li yılların sonu veya 1960 lı yılların başı olmalı. Muhtemelen, sinema işleticileri film göstericiyi değiştirmediler ki, popülaritesi azaldı, ve rakip olarak o bölgenin hemen üzerinde Cem açık hava sineması açıldı.
Hatırladığım, sinema makinesinin  çok sık arıza yaptığıdır. 1950 li yılların sonu veya 1960 lı yılların başı olmalı. Muhtemelen, sinema işleticileri film göstericiyi değiştirmediler ki, popülaritesi azaldı, ve rakip olarak o bölgenin hemen üzerinde Cem açık hava sineması açıldı. Görmek isteyenler olabilir. Ben tarifini vereyim. Tilkilik'ten Altınordu spor kulüp binasına giderken, yaklaşık 35 - 30 metre sonra sol tarafta ana giriş kapısını görebilirsiniz.



Osman Koçanaoğulları - İZMİR


2 Nisan 2019 Salı

Fuar sinemaları


Fuar sinemaları



1960' lı yıllarda fuar açıldığında, bazı pavyonlar ve kuruluşlar sinema gösterimleri yaparlardı. Benim gibi 13-14 yaşlarında birisi ve gençler için bazı sinema gösterileri çok önemli idi. Nedeni, spor ve özellikle de futbol maçları filmlerinin gösterimleri idi. Bu tür gösterimler  3 farklı pavyonun bitişiğinde bulunan açık sinema alanlarında yapılırdı. Buralarda oturacak yerlerde olurdu.
1960' lı yıllarda fuar açıldığında, bazı pavyonlar ve kuruluşlar sinema gösterimleri yaparlardı. Benim gibi 13-14 yaşlarında birisi ve gençler için bazı sinema gösterileri çok önemli idi. Nedeni, spor ve özellikle de futbol maçları filmlerinin gösterimleri idi. Bu tür gösterimler  3 farklı pavyonun bitişiğinde bulunan açık sinema alanlarında yapılırdı. Buralarda oturacak yerlerde olurdu.
Rus pavyonun da genellik ile ülkelerini tanıtan turistik filmler gösterilir, heme hemen her gün ayrıca spor müsabakaları gösterilirdi. Ruslar daha çok olimpiyat oyunlarında madalya kazandıkları Olimpiyat filmlerini gösterirlerdi. Türkçe dublajlı filmlerdi. Bu filmlere denk geldiğimizde pek memnun olurduk.
İknci önemli yer İngiltere pavyonu bitişiğinde bulunan gösteri yeri idi. Genellik ile Kraliçe ve kraliyet ailesinin gezilerini gösteren BBC kaynaklı ve İngilizce olan filmler gösterilirdi. Dil, ingilizce idi. Çok sık olmamakla birlikte İngiliz lig maçlarını da gösterirlerdi. Denk geldiğimiz de kendidmizi şanslı hissederdik. Burası kaskatlı havuzun olduğu yerde, eski TRT binasının bitişiğinde idi. Çok ayak altı olduğundan, genellik ile oturacak yer bulamazdık.

En önemlisi Pirelli pavyonu idi. Burası fuar 26 kapısından girip Basmane yönüne ilerler iken, solda hemen bir dönem minyatür trenin çalıştığı, günümüzde koşu pisti olan yerin bitişiğinde idi. Dünya kupası filmi gösterilirdi. Belirli bir saatte başlardı. Erkenden yer bulup oturmak için gider, oturur ve filmin başlamasını beklerdik. Her gece bu program vardı. Defalarca ayni maçları izlerdik. Maçları ezberlemiş olurduk. Maçı anlatan Halit Kıvanç idi. En son 1970 li yıllarda ki dünya kupasını izlemiştim. Daha sonra da bu gösteriler olmadı. Dünya kupasının olmadığı yıllarda, yinede hem ülkemiz hemde dış ülkelerin lig maçları ( genellik ile İngiliz ligi) maçları gösterilirdi. O yılların futbol dünyasının önemli isimlerini hep orada öğrendim.








Bunun dışında daha bir çok böyle film gösterimi yapılan yerler vardı. Genellik ile reklam filmleri olur, arasına da çizgi film ler eklenmiş olurdu. 1960' lı yılların sonunda İtalyan pavyonunun çatısında film gösterimleri olurdu. İlgimi çekmezdi ama, orada oturup Fuarı yükseklerden seyretmek pek hoşuma giderdi.
Bu güzel anılarımın yanında açıkçası çok ta korktuğum bir olay yaşadım. Galiba Ortaokul 2.ci sınıfta idim. Yıl 1964. Tarihi iyi biliyorum. Kıbrıs olaylarının olduğu yıldı. O hafta Heykelde Kıbrıs olayları için " ya ölüm, ya taksim "  mitingine gitmiştim. Yaşım 13. Mitingde konuşanlardan birisi ortanca ağabeyimin arkadaşı idi. İsmini hala hatırlarım. Ağabeyim de o mitingde görevli idi. O hafta içinde idi galiba, Fuara gittim. Girişte elime bir kağıt tutuşturuldu. Kağıtta, Kıbrıs olayları anlatılıyor, Amerika-Rusya ve Mısır  pavyonlarının ziyaret edilmemesi isteniyordu. Bir anlam veremedim. Fuarda, gençlerin toplanarak yürüyüş yaptıklarını gördüm. Her gün yaptığım gibi pavyonları daha önce defalarca gezmiş olmama rağmen yine gezdim. O yıllarda Pirelli  pavyonu var mı idi hatırlamıyorum. Rus pavyonunu tekrar gezdim ve bitişiğinde ki sinema alanında dinlenmek için oturdum. Önce turistik bir film seyrettim. Arkasından spor filmi gösterimi başladı. Ben de kaldım.  Birden, her taraftan taşlar yağmaya başladı, sinema makinelerinin olduğu bölüm ( 3 tane makine vardı diye hatırlıyorum) tahrip edildi. Ben ve diğer izleyiciler ne olduğunu anlamadık. Öylece kaldık. Film  bobinleri parçalandı, etraf metrelerce filmler ile doldu. Bir kısmını yaktılar. 4-5 dakika sürdü, sonra kalabalık çıkıp gitti. Polis geldi ama zaten artık olay yoktu. Kaçarcasına çıktık. Baktım kalabalık Amerikan pavyonu önünde pavyonu taşlıyorlardı. Son sürat eve gittim. Çok korkmuştum.
3-4 gün fuara gitmek hiç aklıma gelmedi.
30 Aralık 2017

Osman   Koçanaoğulları