31 Aralık 2019 Salı

İzmir. 18 ve 19 yüzyıl. Bölüm 1

İzmir. 18 ve 19 yüzyıl.  Bölüm 1 

Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz 


Bu bölümde, İzmirin uzaktan yani limana gelen gemilerden nasıl göründüğü, şehrin genel görünümü, gezginlerin gördükleri temel alınarak yazılmıştır.
LEVANT ve LEVANTEN çok sık kullanılan tanımlamalardır. Çok sık duyduğumuz " Levant "kelimesinin ne anlama geldiğine bir bakalım.
Avrupalılar, doğu Akdeniz kıyılarını X yüzyıldan itibaren Levant olarak adlandırmaya başlamışlardır. Kelimenin kökeni, Latince “meydana çıkma, yükselme” anlamındaki " levare" dir. Bu kelime ayni zamanda güneşin doğduğu yönü işaret eden bir anlam da taşır. İtalyanca levante, Fransızca ve İngilizce’de levant olarak kullanılır.
Başlangıçta Ege denizi adaları ve Anadolunun Ege ve Akdeniz kıyıları için kullanılmıştır.
Haçlı seferleri sırasında, Ege adaları, Anadolunun Ege ve Akdeniz kıyılarına ek olarak Suriye, Filistin, Mısır ve Kıbrıs adası da bu tanım içine alınmıştır.
XIII. yüzyıldan itibaren, bu alanlara Kırıma kadar uzanan Karadeniz bölgesi de eklenmiştir.
1488 yılında Ümit burnu'nun keşfi ve Uzak doğuya olan ticaretin buraya kayması sonucu, Uzak doğu ülkeleri de " uzak Levant" olarak tanımlanmıştır.
1. Dünya savaşı sonrası Levant sadece Suriye ve Lübnan için kullanılmıştır.
Levanten tanımı da, Levant bölgelerinde yaşayan Avrupa kökenli kişiler için kullanılmıştır.
Gezginler genellikle bu topraklara belirli bir amaç ile gelen kişilerdir. Misyonerlik, ticaret, antik yerleşim yerlerinin saptanması ( her ne kadar söz etmeseler de muhtemelen de eski eserlerin kendi ülkelerine götürülmesi ) hatta casusuluk (askeri bölgeleri ziyaret ettikleri hatta askeri bölgelerin planlarının çizilmesi bilinen bir durumdur) gezginlerin belli başlı görevleridir. Buralara geldikler mevsim genellikle yaz ayları ya da ilkbahar aylarıdır. Bunun nedeni, bu mevsimlerde yolların seyahat için daha uygun olmasıdır. Anılarını kitaplaştıranlar hariç, gezginlerin hemen tamamı, buralara parasal destek ile gelmişlerdir. Bu destek, kendi ülkelerinde bulunan arkeoloji-tarih-coğrafya gibi bir kuruluş tarafından ya da ticari bir kuruluş tarafından verilmiştir. Bu neden ile İzmir'e geldiklerinde, kendilerini, kendi ülkelerinin konsolosluğu tarafından  karşılanmıştır. 
XVIII ve XIX yüz yılda İzmir, batılı gezginlerin bir bölümü  tarafından genellikle "Levant' ın yıldızı" ya da "Levant'ın incisi " olarak adlandırılmıştır. Acaba gerçekten böyle mi ?. 
İzmir uzaktan seyredildiğinde gerçekten göze çok hoş görünmektedir. İzmir, hem Sarıkışlanın olduğu ve olmadığı dönemlerde (Sarıkışla yapım yılı 1829) hem de  Liman ve günümüz Kordon boyunun yeniden şekillenmediği 1869 öncesi ve şekillendikten sonrası olan dönemlerde, uzaktan gerçekten de inci gibi adlandırılabilecek bir şehirdir. Kıyı bandında sıra sıra , genellikle beyaz olarak görülen evler, diğer binalar gezginleri büyüler. Limana girerken gördükleri Çatalkaya ( Yabancıların Two brother olarak tanımladıkları dağlar), bu dağların doğusuna uzanan dağlar (Batılılar bu dağları üç kızkardeş - three sisters olarak tanımlar), Yamanlar dağları, arka planda görülen Nif dağı (Kemalpaşa dağı), bu dağların ağaçlık olması onları gerçekten büyüler. Görebildikleri ovalara hayran olurlar. Kadifekale eteklerinde, bir amfi tiyatro basamakları gibi sıralanmış evler (Türk bölgesi), minareler, mezarlıklara ait selvi ağaçlarını hayran hayran seyrederler.
Tüm bu düşünceleri, Karaya çıktıklarında değişmeye başlar. Limanın kalabalıklığı, düzensizliği bir çok gezgin tarafından anlatılır. 
İzmir'i tanımak için yollara düştüklerinde ise, yolların bozukluğundan, darlığından, ikide bir karşılaştıkları ve tehlike yaratabilecek deve kervanlarından, hamallardan söz ederler. Hayal kırıklığına uğrarlar. Yollar düzensiz taşlar ile döşenmiştir. Bir müddet yürüdükten sonra, kötü döşenmiş yolların insanları çok yorduğunu bilinir. Sokakların ortasından, üstleri ince bir taş plaka ile kapatılmış kanallardan pis sular akmaktadır. Buralardan akan sular, ev içinde kullanılan atık sulardır. ( kanalizasyon, pis sular ile ilgili ve geniş olarak İzmir sokakları dosyasında okuyabilirsiniz). Sahile komşu binalarda, kanalizasyon direkt olarak denize açılmaktadır. Sokak ortalarında olan bu pis su kanalları salgın hastalık nedenleridir.

Osman Koçanaoğulları

29 Aralık 2019 Pazar

Sancak kale (Sancakkale) ya da Yeni kale. Önemi

Sancak kale  (Sancakkale) ya da Yeni kale. Önemi

Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz 

Sancak kale ya da diğer adı ile Yeni kale, sadece bir tarihi kalıntı değildir. 
Bu yazı, bu durumu açıklamaya yöneliktir. Burada , bir bölümü günümüze kadar gelebilen ve Deniz kuvvetlerine bağlı bir sosyal tesistir.








Kale, Evliya Çelebiye göre Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılmıştır. Tarih olarak ta 1472 yılı verilmektedir. Piri Reis'in  1513 tarihli İzmir haritasında, Kadifekale  ve Ok kalesini işaretlemiş ancak, Sancak kalenin bulunduğu alanda  bir kaleyi belirtmemiş ve Sancak burun olarak tanımlama yapmıştır. " Sancak " ifadesinin bulunması, en azından burada bir askeri üs ya da küçük bir hisar olduğunu tanımlamış olabilir (Harita 1)



Kısmen de olsa günümüze kadar ulaşabilen kale, Sadrazam Köprülü Mehmet paşa tarafından yaptırılmıştır. Yıl olarak ta 1572 tarihi verilmektedir.
Kalenin yapılma nedeni İzmir iç körfezinin korunmasıdır .( İç körfez, Üçkuyulardan Kuzeye doğru (Karşıyaka) doğru çizilen çizginin doğusunda kalan bölümdür. Bu çizginin batısında kalan bölüm de dış körfez olarak adlandırılır ).  Bunun nedeni kalenin stratejik olarak yerleştiği Sancak burun'un özelliğinden kaynaklanmaktadır. 
İzmir dış körfezine akan  Gediz nehri, on binlerce yıl içerisinde getirdiği alüvyonlar ile hem İzmir körfezini şekillendirmiş hem de orada günümüzde var olan ovaların gelişimini sağlamış. Bu arada, körfezin derinliği de giderek azalmış. Derinliğin azalması, orta çağa kadar kullanılan gemilerin bu sulardan geçişini, kullanılan gemilerin günümüz gemilerine göre çok küçük olmaları nedeni ile engel olmamış. Daha sonraki yıllarda gemilerin büyüklükleri artınca , gemilerin karaya oturma tehlikesi de ortaya çıkmış. Piri reis haritasında da bu durum görülmektedir. Bazı gezginler, önlem alınmaz ve Gediz nehri  alüvyonları, dış körfeze akıtmaya devam edecek olur ise, iç körfezin bir iç deniz haline gelebileceğini ve İzmirin sonunun da antik Efes şehri gibi olacağını yazmışlardır. Bir gezgin, bir İtalyanın İzmir dış körfezinde bulunan bu alüvyonları temizleme önerisi dahi getirdiğini yazmıştır. Bu durum, sonuçta Osmanlı devletinin de dikkatini çekmiş ve Gediz nehrinin yönü 1886 yılında kuzeyde bulunan Agriya körfezine yönlendirilmiştir.
Körfezin tüm bu özellikleri nedeni ile dış körfezden iç körfeze girilebilecek tek yer, derinliğin fazla olduğu Sancak burun önleri olmuş. Dış körfezden, iç körfeze girecekseniz, Sancak kale önünden geçmeniz gerekir.  Bunun sonucunda da, Sancak kale, Çanakkale boğazında bulunan Seddül - bahir ve Kilid-ül bahir nasıl Marmara girişini engelleme amacı ile yapılmış kaleler ise, Sancak kale de İzmirin güvenlik noktası olmuştur. (Harita 3, 4, 5)










O dönemin şartlarında, heniz topların taş gülle atmaktadır, erimleri (menzilleri) kısadır ama, gemiler hemen önünden geçmektedir. İzmir'i işgal etmeye kalkışanların burada engellenmesi çok kolaydır. Her ne kadar günümüzde bu özelliği, savaş sanayisinin gelişimi nedeni ile artık söz konusu değilse de o dönemlerde bu kale bu neden ile çok stratejik bir noktadır.
Yine, İzmir limanına girecek ve çıkacak olan ticaret gemilerinin de 1800 lü yıllarda burada kontrol edildiği, hatta karantina gerektirecek hastaların da buradan İzmire girişinin engellendiği bilinmektedir.
Burası, bir askeri bölge olmasına karşın batılı gezginlerin de çok ilgisini çekmiş, hatta bu gezginlerin bazıları, askerlerin sayısını, topların özelliklerini dahi yazmışlardır. Yazdıklarının dışında kalan bilgileri de kitaplara yazmadıkları ve ülkelerinin konsolosluklarına verdikleri de bilinmektedir. 

Kalenin silahlı durumu, İzmir’i işgal etme hevesindeki yabancı güçleri caydırmış, 1694’te Venedik Filosunun, 1770 yılında Çeşme’ye kadar gelen İngiliz-Rus Donanmasının İzmir işgalini engellemiştir. İzmirin son savunma görevini de 1. Dünya Harbi döneminde 5-10 Mart 1915 tarihlerinde yerine getirmiş, İngiliz, Fransız ve Rus gemilerinin bulunduğu İtilaf Devletleri Donanması tarafından İzmir bombalanmış ancak Türk ordusunun aldığı tedbirlerle işgal girişimi sonuçsuz bırakılmıştır. Burada şehit olan subay ve erler Narlıdere Şehitliğinde gömülüdür.

Kaynaklar

1- Erkan Akbalık. Gedizin bilinmeyenleri. http://www.tarihistan.org/yazarlar/erkan-akbalik/gediz-in-bilinmeyenleri/5861/
2- Ümit Özdağ.  İzmir Sancakkalesi  ve Şehitliği - Ümit ÖZDAĞ   https://www.yenicaggazetesi.com.tr/izmir-sancakkalesi-ve-sehitligi-33751yy.htm
3-  Aykut Polatlı. Çanakkale'den önce İzmir Sancakkale direndi.   https://www.haberekspres.com.tr/izmir/canakkaleden-once-izmir-sancakkale-direndi-h75979.html
4-  Oriental outlines; or, A rambler's recollections of a tour in Turkey, Greece ...
Yazar: William Knight (commodore of the Roy. Harwich yacht club.)
Bölüm XXII.  sayfa 227 - 241
5- TRAVELS IN TURKEY, ITALY, AND RUSSIA,
During the Years 1803, 1804, 1805, Sf 1806. WITH AN ACCOUNT OF SOME OF THE GREEK ISLANDS. THOMAS MACGILL. IN TWO VOLUMES. VOL. I. 1808