6 Şubat 2019 Çarşamba

İzmir sokakları - 1800 yılları

İzmir sokakları - 17 ve 18 yüzyıl 

© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız


İzmir'e deniz yolu ile gelen gezginler, körfezden İzmir görünümüne hayran olurlar. Sahilde bulunan binaların (Frenk bölgesi), Kadifekale'de Türk bölgesi evlerinin bir amfi tiyatroda seyirci sıraları gibi evlerini sıra sıra dizilişleri, minareler, kubbeler, ve şehir etrafının yeşil görünümünü çok beğenirler ve bunları anlatırlar. Ancak,  şehir içinde gezmeye başladıklarında bu hayranlıkları ortadan kalkar. Hele yaz sıcağında gelmişler veya yaz sıcaklarında İzmir içinde kalmışlar ise bu hayranlıkları şehir hakkında olumsuz tanımlamalara yol açar. İzmir pis bir koku içerisindedir. Bu pis koku, meltem ile ortadan kalkmaktadır. Yaz mevsiminde insanlar, dört göz ile meltem esintisini beklerler.

Burada yazılanlar, günümüz kordon olmadan önceki döneme aittir. Günümüzde de var olan  pasaport binası ve yeni  mendirekler yani yeni liman henüz yapılmamış,günümüz  1. Kordon oluşmamıştır. (yeni liman, pasaport ve mendirek inşaatları 1875 e tamamlanır). Deniz tarafında bulunan binalar körfeze çok yakındır ve bu binaların kara tarafında bulunan yol Frenk sokağı (veya caddesidir). Basmane garı yoktur (Kasaba tren hattı yapımına başlama 1863), Aydın demir yolu hattı inşa edilmektedir (yapımına 1856 da başlanmıştır).
Elime geçen ve eski İzmir' i anlatan gezgin kitaplarından, İzmir sokaklarını anlatan en eskisi 1745 tarihlidir. Bu kitapta, sokaklar  hakkında sadece dar oldukları ve Frenk sokağının geceleri dışarıya kapatıldığı yazılıdır. Bu yıllarda bütün konsolosluklar bu cadde üzerindedir. (3). Sokağın geceleri kapatılma nedeni de her halde konsolosluklardır. 

Şehir sokaklarını gezginler farklı bölgelere (Frenk, Rum, Ermeni, Türk  ve Musevi  bölgeleri) göre anlatmışlar. Genel olarak şehir sokakları, en bilinen cadde olan Frenk sokağı ( ya da caddesi) dahil dardır. Bazı yerlerde o kadar dar hale gelir ki, 2 atlı sürücü yan yana geçemez. Yollardan deve kervanları geçerken, develerin üzerlerinde bulunan balyalar tarafından ezilmemek için, sığınacak bir kapı girintisi dahi aranır. Bazen de yola devam edebilmek için, deve kervanının geçmesi beklenir ve deve kervanı arkasından yola devem edilir. Hamallar yük taşıyıp bu sokaklardan geçerken, geldiklerini belirtmek üzere bağırırlar. Sokaklar çok kavislidir, bir birlerini bir çok yerde çaprazlarlar. Sokaklarda, araba pek kullanılamaz. Sadece hastalar için sedye (tahtırevan) kullanılır. Şehir içinde bulunan bu sokaklarda, seyahat için çoğu zaman eşekler kullanılır.

Şehirde, düzgün ve geniş olarak adlandırılabilecek sokaklar Ermeni bölgesinde ve Aydın tren hattına bitişik yerlerdedir. (1845 yılında Ermeni bölgesinde çıkan bir yangın sonrası bu bölgenin yeniden yapılandırılması sonucu ).
Yolların yan kısımları daha yüksektir, yolun orta yerine doğru b u yükseklik giderek azalır ve, yolun  orta bölümünde olan kanallarda sonlanırlar. Bu kanallar hemen hemen tüm şehir sokaklarında vardır. Eğimi yüksek olan ve Kadifekale sırtları ve Basmane'nin ( Türk ve Musevi bölgeleri ) üst kısımları hariç, diğer bölgelerde üzerleri kapalıdır ve kanal gibidirler. Kanalların derinliği, ayak bileğine kadar gelecek derinliktedir. Kanalları kapatan bu kapatma bölümleri (ne tür bir taş ya da tuğla ya da kiremit olduğu kitaplarda belirtilmemiştir). Bu kapaklar , yürürken bir tehlikeyi de beraberinde getirir, o da bu kanalların üzerinde olan kapatıcı unsurların kırılmaları ve ayağın  bu dar kanala girmesidir.  Bu kanalların yapılış amaçları, muhtemelen yağış veya çeşmelerden akan suların drenajının sağlanmasıdır. Yüksek yerleşim yerinde olan bu kanalların,  her ne kadar üstleri kapalı değilse de eğim nedeni ile içinde su dolayısı ile de pis su birikimi olmaması beklenir. Alçak kesimlerde (Frenk, Ermeni ve Rum bölgeleri), bu kanalların içi birikmiş su ve pis birikintiler ile doludur. 
Kanallardan gelen suyu denize iletecek bir sistem yoktur. Bu sular ya şehir içinde olan derelere (boyacı deresi gibi) ya da sokaklar üzerinden denize akmaktadır. Bir gezgin, liman inşaatı sırasında bunun farkına varıldığını ve denize doğru uzanan yer altı kanalları yapıldığından söz eder. Bu sokaklarda bulunan üstü açık ya da kapalı kanallar , hem şehir için pis koku kaynağı olmakta hem de sivrisinek dahil her türlü haşaratın yerleşim yeridir. Bu koku, özellikle yaz aylarında İzmir içinde dayanılmaz bir pis kokunun kaynağı olmakta ve ateşli bulaşıcı hastalıklara yol açmaktadır. Buralardan akan su, evlerin bulaşık artığı olan kullanım suları olmalıdır. Her ne kadar o yılların kanalizasyon sistemi hakkında bir bilgi bulmadıysam da, gezgin notlarından bazı bilgiler elde edilebilmektedir. Sahile bitişik olan binalrın denize uzanan kanalizasyon atıkları için kanal olduğunu bir gezgin notundan öğreniyoruz. 1864 yılında, günümüz Kordon boyu şekillenirken eskiden var olan ve denize açılan kanalizasyon borularının kapatılmış olduğunu, evlerin kanalizasyon sistemlerinin artık denize ulaşamadığını ve sonunda, yazışmaların yapıldığını bir gezgin notlarından öğreniyoruz. Sonuçta, bu şikayet içeren yazışmalar sonrasında, doldurulan sahil bandına yeniden kanalizasyon boruları ( ya da künkleri) döşenir. Bu binaların iç tarafında olan evlerin kanalizasyonlarının da buraya bağlanıp bağlanmadığını bilmiyoruz. Bu binalarda fosseptik var mı dır yoksa yok mudur bilmiyoruz ama her halde kanalizasyonları sahil bandında olan kanalizasyonlara bağlı idi. 
Rum ve Ermeni bölgesinde, kanalizasyonun nasıl olduğuna ait bir bilgiye ulaşamadım, gezginlerin kitaplarında da bu yönde bir bilgi yok. Basmane bölgesinde kanalizasyonun olduğunu biliyorum, o yapıyı gören biriyim.  Yine Namazgah ve civarında da bu yıllarda fosseptik olduğunu biliyoruz.. 
Yolların döşemeleri, düzgün olmayan köşeli taşlar ile kaplanmıştır. Bu kötü döşeme, insanların yolda yürümelerini zorlaştıracak özelliktedir. (Daha sonra ki yıllarda yolların düzeltilmesi muhtemelen yeni liman inşaatı sonrası, bir imar hareketi ile oluşmuştur). Türk tarafında, kaldırım yoktur. ( her ne kadar kitaplarda bir kayıt yok ise de muhtemelen Musevi bölgesinde de kaldırım yoktur).
Bu yıllar içinde, İzmir'de henüz aydınlatma yoktur (ilk hava gazı ile aydınlatma 1862 yılında başlamıştır). Geceleri, güneş battıktan sonra, yola çıkan kişilerin ellerinde bir fener taşımaları zorunludur. Bunun nedeni, geceleri sokaklarda olabilecek eşkıyanın tanınması içindir. Dolunay olması dahi, fener taşınma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.

Aşağıda bulunan  fotoğraflar, söz ettiğim tarihlerden sonra ki dönemlere aittir ve söz edilen tarihler arasında ki sokakların benzerleridir. Fotoğraf 1, 2 ve 3 muhtemelen şehrin  Rum, Ermeni ve Levanten (Frenk) bölgelerine aittir. 
Fotoğraf 1

Fotoğraf 2




Fotoğraf 3


Osman Koçanaoğulları
Şubat 2019