25 Ocak 2019 Cuma

Casino - İzmir - 1800 ler

Casino - İzmir - 1800 ler


© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız



1800 lü yılların gazinoları, günümüz gazinolarından çok farklıdır. Günümüzde sadece yeme-içme, eğlence mekanı olan gazinolar, o yıllarda çok daha farklı idi.
Bu  yıllarda, İzmir'de iki gazino ön plandadır. Bunlar; Frenk gazinosu (casin de Smyrne) ile Rum gazinosudur (Casin du commerce). Cafe d'Eden (Jardin d'eden) bir cafe olarak bilinmekle birlikte, burada kumar oynandığı da bilinmektedir. (https://okocana.blogspot.com/2018/08/cafe-eden-jardin-deden-izmir.html)

Bu gazinoların ortak özellikleri; 

Ortak özellikleri, bina yapılarıdır. İçlerinde , daha önceki tarihte basılmış ta olsa gazetelerin olduğu okuma salonu, büyük bir balo salonu, kart oyunları için oyun odaları, balo ve özel günlerde kullanılan ve balo salonuna bitişik olan orkestra ve bilardo odasıdır. 
Aşağıda olan plan C. Goad planıdır., 1905. Yazıda adı geçecek olan Salvo oteli yani Salvo's Navy hotel, muhtemelen planın çizildiği tarihte artık yoktur, bu neden ile planda görülmemektedir.



1- Frank Casino ( Casin de Smyrne),

Yan tarafta görülen, Frenk gazinosuna giriş biletidir.
Adından da anlaşılacağı üzere Türklerin Frenk olarak tanımladığı batı Avrupa yurttaşlarının gittikleri yerlerdir. Türklerin, Rumların, Ermeniler ve Musevilerin buraya gittiklerine dair bir not görmedim. Buralara ayrıca gezmeye gelen yabancıların da kabul edildiğini biliyoruz.  Bu gazino; İngiliz konsolosluğu ve Salvo's oteline yakındır. Üyeleri İngiliz, Fransız, Hollandalı ve diğer batılı ülke vatandaşlarıdır. Çok sıkı kuralları vardır. Smyrniote (İzmirli olmak ) buraya girebilmeniz için yeterli değildir. En önemli şart sizin Frenk olmanızdır. Buraya gelenlerin hemen tamamı, İzmir ve çevresinde ki Frenk tüccarlardır. Ayrıca diplomatik misyon üyeleri de girebilirlerdi. Bir gezgin, İzmir Valisinin de bir balo gecesine katıldığını yazmaktadır. Buraya gelenler nedeni ile Aristokratik bir yapısı vardır. Düzenli olarak buraya giden Türk yoktur. 
Yıllık aidatı vardır. Gezginler (misafirler),üyelerden birinin referansı ile 3 aylık serbest giriş belgesini bir ücret ödemeden alabilmekte idiler. İster üye, ister misafir olun, içeri girdiğinizde kahve ikram edilir, ama yemek ve atıştırmalıklar  için ücret ödenir.

Bir gezgin bu binayı geniş bir şekilde tanımlamıştır. Mobilyalar ile çok iyi dekore edilmiştir. Bina iki katlıdır. Birinci kat' ta okuma salonu, bilardo salonu, satranç ve kart oyun (en popüler kart oyunu "e'karte" adlı iskambil oyunudur) odaları ve ikili görüşme yapılabilen görüşme odaları bulunmaktadır. Kart oyunlarının bir tür kumar olduğu da söylenebilir.  Kumarda çok para kazananlar olduğu gibi çok kaybedenlerde vardır. Kadınların oynadığı da bilinmektedir.  Binanın ikinci katı balo salonudur. Orkestranın bulunduğu galeri de bu kattadır, muhtemelen de balo salonuna açılmaktadır.

Açılış saatleri , akşam 20.00 olarak belirlenmiş. Tüccarlar, işlerini kapatınca buraya gelir, hem gazete  okur hem de yemeklerini yerler. Senede 4-8 arası balo yapılır. Bu balolar karnaval zamanları olur, eşler ile birlikte gayet şık giysiler ile gelinir, dans edilir ve eğlenilir. Balo geceleri, casino'nun kapanış sabaha karşı 04-05 sularında kapanır.  Bu saatten sonra da oyun salonunda oyun oynandığı (kumar ?) notu var. Balo dönemleri dışında casino bu kadar uzun süreli açık olmayıp daha erken saatlerde kapanır. Senede 4-8 arası balo vardır. Balolar genellikle de karnaval zamanı yapılır.Dördüncü veya son balo balo genellikle maskeli balo şeklindedir, ama bir kıyafet balosu değildir. İnsanlar yine pahalı Fransız modası elbiseleri ile baloya katılırlar. Balolar' a çok zengin Rumların' da davet edilir. 

Çalışanların (garson) çok iyi hizmet ederle ve garsonları yöneten daha üst düzey yöneticiler vardır. 

Levanten tüccarların akşamları gelip gazete okudukları bir okuma salonu vardır. 
Gazeteler oldukça günceldir.
İki adet kart yani iskambil oyunu oynanan oyun odası vardır.  Oynanan kart yani iskambil oyunu, İzmirde çok oynanan . é-karte adlı oyundur. Bir çeşit kumardır. Bu oyunda çok para kaybeden ve çok para kazananların olduğu bilinir. Kadınlar bu oyuna ilgi gösterir ve oynarlar.

Orkestra için bir galerinin de olduğu, tavanında büyük bir avizenin bulunduğu  dans salonu oldukça geniştir. Quadril(4 kişilk dans), Vals , Polska ve zaman zaman da İskoç dansları en sık olan danslardır. 

Casin du Commerce. (Rum gazinosu, Casin de Grec)

Yan tarafta gazinoya giriş bileti görülmektedir. Rumlar tarafından kurulmuş ve daha çok Rumların gittiği bir gazinodur. Salvo's otelinden bedestene giderken deniz tarafında bulunmakta. 1850 li yıllarda gazinonun karşısında bir kilisenin yıkık duvarı bulunmaktadır  yok). Uzun bir pasajdan  ( 1905 planında olan Sponti pasajı olabilir) geçtikten sonra Casino'ya girilir. Rumların karnaval zamanı bura da da balolar yapılmaktadır.  Balo salonu  Frenk gazinosuna göre daha küçük ama orkestra için yapılmış , dans pisti bitişiğinde bir bölüm var. Kart oyun odaları ve okuma odaları var. Eğlence, Frenklerinkine göre çok daha gürültülüdür..Frenk gazinosunda olduğu gibi gazeteler gelmektedir. 

Gazinoların arka taraflarında,  içinden her iki yanında ağaçlar olan yılankavi (kavisli) yolun geçtiği, tepe yapacak şekilde eğimli  bir bahçe bahçe veya zemini ahşap olan gezinti yeri vardır.. İnsanla, buraya gelip çevreyi seyrederler.  Eğimli olan yolun sonunda etrafı akasya ağaçları ile çevrili olan yerde, 9 kuka oyunu oynarlar. 

Elimizde Rum gazinosuna ait bir fotoğraf var. 









1-  Keel and Saddle . JOSEPH W. REVERE.   BOSTON :
1872.

2-  INCIDENTS OF TRAVEL    IN GREECE, TURKEY, RUSSIA, AND P O L A N D.
BY  JOHN G. STEPHENs, ESQ.    1839

3-  CONSTANTINOPLE. BY CHARLES MAC FARLANE, ESQ. IN TWO VOLUMES.

VOL. I.  1828

 4-  LITTEL'S  L I V I N G   A G E.
CONDUCTED BY E. LITTELL
Volume XXVIII
JANUARY, FEBRUARY, MARCH, 1851.  sayfa 169


5- HANDBOOK FOR TBAVELLERS IN TURKEY IN ASIA INCLUDING CONSTANTINOPLE
FOURTH EDITION, REVISEd

LONDON JOHN MURRAY, ALBEMARLE STREET PARIS : GALIGNANI, BOYVEAU ALEXANDRIA & CAIRO : ALEXANDRIAN BOOK COMPANY. MALTA : CRITIEN CONSTANTINOPLE : S. H. WEISS, LORENTZ & KEIL 1878
saayfa 248

6- NEW MONTHLY MAGAZINE              EDITED BY   W. HARRISON AINSWORTH, ESQ. 

VOL. 90.    LONDON : CHAPMAN AND HALL, 193, PICCADILLY ( LATE 186 , STRAND ) . MDCCCL    1850     sayfa 21




Osman Koçanaoğulları
2019 İzmir




17 Ocak 2019 Perşembe

Homeros Mağaraları - Bornova ?, Buca ?

Homeros  Mağaraları - Bornova ?, Buca ?

Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz 

Bu mağaralarda, Homeros' un İlyada ve Odysea yı yazdığı söylenir. Tarih böyle diyor. Yazının amacı bu konuyu açıklamak değildir.,    
Konu, bu mağaralardır. Yüz yıllardır bu konu yazılır ve de çizilir. Çeşitli yorumlar ve gözlemler yazılır. Bir çok gezgin Homeros mağaraları hakkında kapsamlı gözlemler değil, kısa bilgiler vermişler. Bu yazıda; 1700 sonları ile 1800 başlarında Ülkemizi gezen ve bu konuya merak duyan igezginlerin notlarını aktaracağım. 

Robert Chandler'in gözlemleri        

1785 yılında İzmir'e gelmiştir.           
Kendisine Homeros mağaraları olarak tanımlanan bir yer gösterirler. Yer, muhtemelen Kızılçullu su kemerlerinin ötesinde sol tarafta bir yer. Burası, Buca yolu üzerinde. Gezgin merak eder ve araştırmaya başlar ve mağaraları tanımlar. Burada iki mağara görür. Birincisinde, mağara girişi sürünerek girilebilen bir şekildedir. Bu giriş zemin altına doğru ilerlemektedir. Mağaranın genişliği  120 santimdir. Tavanı hafif yana eğimli,  üzerinde  çatlaklar olan kocaman bir kaya kütlesi ile oluşturulmuştur.  Mağaranın yanları ve tabanı kumdur
İkincisi, yer düzeyinden yaklaşık 90 cm. kadar yüksekte bir giriştir. Tamamen dikenli çalılar ile kaplanmıştır. Bunun arkasında, su kemerlerine su götürecek olan kanalın açıldığı bir su toplama havuzu ( kuyu ) görür. Gezgin burada su olmadığını belirtir.

Charles G Addison gözlemleri              

Büyük paradiso diye adlandırılan yerde, büyük su kemerlerinin olduğu yerde, İngilizler bir şenlik ( piknik ) yapıyorlar.  Burası günümüzde Kızılçullu olarak da bilinir.                        
Yeşlidere üzerinde dev gibi aquaduct var. Bu mevsimde yeşillik görülebilecek tek yer bu derenin her iki tarafı. Su kemeri üzerinde otlar bitmiş. İzmir, Buca ve Bornovadan, eşek, katır veya at üzerinde ya da yayan gelen  çok sayıda genç bayanlar var. Bayanlar giyimleri ile göz kamaştırıyor. Gençler, dans öncesi,kemerler üzerinde yürüyüp cesaretlerini gösteriyor. Homer grottosuna  (mağarası) gidiyorlar.  Burası, çınar ağacının gölgesinde olan, etrafından kayalıklardan gelen suyun aktığı eski romantik bir su değirmeni yakını. Bu gezgine göre Homer mağarası buradadır. 

Francis Peyter Weey gözlemleri

Günlüklerinde Bornova yakınlarında bir yeri tanımlar. Yıl 1807 dir. Yer, tek bir büyük akarsuyu oluşturan iki derenin birleşme yeridir. Bu üç akarsuyun adı verilmemiş. Derelerden bir tanesi kuzey'den diğeri ise kuzey-doğu' dan gelmektedir. Kuzey doğudan gelen dereyi takip ederler ve tepeye çıkarlar. Tepeden baktıklarında  her iki dere ve bu derelerin birleşmesi ile oluşan daha geniş dereyi izlerler. Burada ki mağaralardan en büyüğüne girerler (kaç mağara olduğu yazılmamış). Giriş çok dardır, sürünerek girilebilmektedir. Biraz ilerleyince mağara aşağı bir eğimle devam eder. . B İnerken ip kullanmak durumunda kalırlar. Burası karanlıktır. İçeride, yırtıcı hayvanlar (sırtlan olarak tanımlanmış) tarafından parçalanarak yenmiş hayvanların kemiklerini  görürler. Gezgin, tepenin arka tarafına geldiklerini yazar. Sonra buradan geri dönerler ve dışarı çıkarlar. Tepenin üst kısmı bir lahit şekline getirilmiştir. Her hangi bir yazı göremezler. Rehberler burasının da Homeros'un mezarı olduğunu anlatırlar. Tüm bu anlatılanların gelenek olarak o günlere geldiği söylenir, civar köylüler de bu anlatılanları ve bilgileri onaylarlar. Bornova'ya dönerler ve denin kenarında olan ana camiyi götürülür. Orada , gezgine caminin sütunlarından birisi gösterilir. Üzerine yazıt vardır. Yazıt, Meles ile ilgilidir. Rehberler, bu taşın uzaktan değil yakından getirildiğini söyleyerek Meles çayının gördükleri çay olduğunu iletirler.                





Aşağıda bulunan gravür, bu bölgeyi göstermektedir.



1- Richard Chandler Travels in Asia Minor and Greece...
2- Francis Peter Weey.: Personal memoirs and letters. Basım tarihi:1861
3- Damascus and Palmyra. : A journey to the east. With a sketch of the state and prospects of Syria. Under Ibrahim Pasha. By Charles G Addison Of the Inner temple. In two volumes Vol 1. Philadelphia: E, L. Carey & A. Hart . 


Osman Koçanaoğulları


İzmir
2019 Ocak 17

16 Ocak 2019 Çarşamba

Homeros Portikosu - İzmir

Homeros Portikosu - İzmir

Telif hakları vardırCOPYRIGHT dosyasını okuyunuz.......

Homerium olarak ta tanımlanır. 
Portiko, arkeoloji  terimi olarak Portiko (Kolonad veya Stoa ), önünde sütunların bulunduğu, üstü örtülü uzunlamasına bir salon anlamındadır.
Söz edilen yapı Homere adanmış bir mabettir. 1600 lı yılların sonlarında İzmir' e gelen bir gezgin, burayı Janus tapınağı olarak adlandırmış ancak daha sonra burasının Homere adanmış bir mabet olduğu belirlenmiştir.
Burası ile ilgili olarak 2 gezgin notlar yazmıştır. Her ikisi de hemen hemen ayni tarihlerde burayı gezmişlerdir.

Richard Chandler, kısa bir bilgi vermiştir. (1). Buradan çıkan bir lahitten söz eder. Lahiti, Bir Türk'ten alan Bir İngiliz'in evinde gördüğünü söyler. Le Brun bunun gravürünü çizmiş ve yayınlamıştır



Bu gravürün alındığı kitabın başlangıç sayfası



Sir Richard Worsley  ( 1751 - 1805),  burayı 1785 yılında ziyaret etmiş , hem yerini hem de yapısını tanımlamış, özelliklerini kayıt altına almış ve bir de gravürü çizmiştir. Çizimleri 1824 yılında yayınlanmış ( Museum Worsleyanum). Aşağıda yazılan bölüm onun notlarından alınmıştır (2).
Yer olarak, Yeşildere'nin Tepecik tarafında bir yeri tarif etmiştir. " Manisa yolu " olarak tanımladığı yol  günümüzde de var olan Altındağ'a doğru giden yoldur. Gezgin, dar olan yolun her iki tarafında Türk mezarlığı olduğunu belirtmektedir. Her ne kadar Kemer (kervan) köprüsünden söz etmemiş olsa da gezginin söz ettiği yol köprüden sonra devam eden yoldur.  Sir Richard Worsley, yer olarak Manisa yolunun sol tarafında ve Echeklee (Eşikli ?, Işıklı ?, ) sapağında olarak tanımlamış.  Burası muhtemelen günümüz Bornova Işıklar sapağıdır.  Daha sonra burayı ziyaret eden bir başka gezgin, bu kalıntılardan sonra zeytinlikler olduğunu yazmış.



Burasının Homer Portiko'su olduğu Strabon'un tarif ettiği yapının, gezgin' in bulduğu yapının özellikleri ile ayni olmasından anlaşılmış. Yapı dikdörtgendir. Zeminde bir mabet ve Homeros'un büstünün olduğu düşünülmektedir. Sir Richard Worsley burasının ölçülerini de vermiştir.



İçeride antik mermer bir kaide vardır. Muhtemelen üzerinde Homerin heykelinin olduğunu belirtir. Bu mermer kaide üzerinde kanunlar yazılıdır. İlk satırı okunamamaktadır. Cuma günleri, bir imam tarafından vaaz vermek üzere minber olarak kullanılmaktadır. Gezgin burayı gördüğünde, beşinci mermer sütunun sadece kaidesi kalmış olan yedi tane mermer sütün olduğunu gömüş. Bu sütunlardan bir tanesini de Hisar camisinde gördüğünü de anlatmış




1- Travels in Asia Minor, Or an Account of a Tour Made at the Expense of the ...Yazar: Richard Chandler
2- Museum Worsleyanum Or a collection of Antique Basso-Reliavos, Bustos, Statue and Gems. With wviews of places in the Levant.   IN THE YEARS MDCCLXXXV. VI. AND VII



Osman Koçanaoğulları
2019. İzmir

15 Ocak 2019 Salı

Sığacık - Teian Dirae yazıtları çalınma öyküsü


Sığacık - Teian Dirae yazıtları çalınma öyküsü

Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz 


Sığacık ya da batılı gezginlerin ifadesi ile Sedijak

İzmir'e bağlı bir deniz kenarı köyüdür. 1980 li yıllarda hemen her hafta sonu nöbetim ya da işim olmadığında gittiğim yer. Çok kişi tanıdım. Konum bu değil. Konum, burası ile ilgili enteresan bir anı. Bir gezgin anlatıyor.
Gezginler , özellikle de 1800 li yıllarda gelen gezginler, özellik ile Batı Anadolu-Akdeniz bölgesi ne gelmişler. Bunun iki nedeni var. Birincisi ticari neden , ikincisi ise antik dönem avcılığı.
Yazıyı yazan gezgin de bunlardan birisi. Bizlere 1800 yıllarına ait çok önemli bilgiler veriyor. Gittiği yer aslında Sığacık değil, Teos antik şehri ama aslında aradığı bir yazıt var.
Sığacığa varır. O yıllarda Sığacık kale içinde olan yaklaşık yüz haneli bir köyün ve sadece 2 Rum yaşamaktadır. Geri kalanı Türk'tür. Geceyi, kalenin kare şeklinde olan kulesinde geçirir. Yanında korumalar ( Yeniçeri - Janissery., gezginin geldiği yıllarda yeni çeri ocağı kaldırılmış olduğundan her halde eski yeniçeri olmalı) vardır. Kale ve kalacağı kule haraptır. Surlarda, üzerlerine gelişi güzel atılmış ateşleme sopaları olan ( topun fitilini ateşleyecek olen meşale) paslı bir kaç top vardır. Etrafta büyük tuvalet atıkları ( insan ya da hayvan atığı mı olduğu belirtilmemiş) ve işlenmiş tütünlerden kalan atıklar vardır.
Sabah, kadınlar hamamının yolunu yutar. Aradığı mermer üzerine Grek alfabesi ile yazılmış bir kitabedir. Bu kitabe Teian Dirae  yazıtları dır. Kağıda alınmış bir kopyası olduğu söylenir ama ne yazıtlar ne de kağıda aktarılan  bölüm ortada yoktur. Kendinden önce Chishull tarafından saptanmış bir yazıttır.  Chishull burada iki yazıt görür. Bir tanesi yine tercüme edildiği şekilde Londrada müzededir.  Chishull Teian Dirae yazıtının kağıda bir kopyasını da alır. Teos' luların saldırılara karşı nasıl savaştıklarını, saldıranlara  bir yerde ah etmelerini de anlatan dini ve dini olmayan içerikleri barındırır. Hristiyanlar açısından önemi, İncilin  eski Ahit bölümünde olan ve  Hristiyanların Kül Çarşambası günlerinde okudukları metinlere benzemektedir. Kül çarşambası, Paskalyadan 6.5 hafta önce kutlanan bir gündür. 

Hamam kadınlar hamamı olduğundan girmek çok zordur. Sonunda, hamam kısa süreliğine de olsa içeri girerler. Giriş bölümünde taş oturma yerleri vardır. Bunlardan bir tanesi, üzerinde Grek alfabesi ile yazılmış olan iki mermer blok üzerine oturmuştur, aradığı bu kitabelerin olduğu mermer yazıtlardır.. Yazıyı okuyamaz, çünkü yazıtlar toprağa baş  aşağı saplanmış bir şekilde  durmaktadır. Korumaları ile birlikte topraktan çıkarmaya çalışır ama çıkaramaz. Ayrılmak durumunda kalırlar. Daha sonra buraya tekrar gelirler.Hamamın bekçiliği yapan Türkten izin alırlar ve içeri girerler. Taşı alamazlar. Sonunda, koruması olan Türk, bekçi ile taşların, sessiz ve gözün görmediği Sığacık limanından İngiltere'ye gönderme sözü alırlar. 
Hamam halen var, bakımsız durumda. Sığacık ta bilinen eski  tek bir hamam var (benim araştırdığım kadarı ile). Kadın ya da erkelere mi ait olduğu yazılı değil. Her halde bu hamam olmalı.

Taşlar İngiltere'ye gönderilmiş midir , bilmiyorum.Günümüzde, yerinde yok ise, ama İngiltere ama başka bir yerde müzeleri süslüyordur her halde. Bir başka olasılık da bir kilisede olmasıdır.



Rev. R Walsh  LL.D   A residance at Constantinopolis.  Twu volumes. Vol II. 1836

Maria Youni.   An inscription from Teos  concerning Abdera.. A Iakovi (ed) Thrace in the Greco- Roman world. Athens 2007. :24-36
https://www.academia.edu/5442639/An_Inscription_from_Teos_concerning_Abdera

Edmund Chishull ı687
https://www.ccc.ox.ac.uk/edmund-chishull-ccc-1687

Osman Koçanaoğulları


İzmir. 2019 Ocak 15


14 Ocak 2019 Pazartesi

Sarı kışla - İZMİR. 19 yüzyıl gezginlerinin notları

Sarı kışla - İZMİR. 19 yüzyıl gezginlerinin notları



© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız


Bu yazıda, tarihi bilgiler yazılı değildir. Yazılanlar, burada görev yapmış bir İngiliz bayan ve gezginlerin burası ile ilgili gözlemleridir.

Gezgin Charles Mac Farlane
Charles Mac.Farlane burayı 1828 yılında, inşaat devam ederken görmüş.  Frank sokağından çıkıp, bedesteni geçince (Bazaar), küçük bir alan gelir. Burada 2 katlı , eski ve tahrip olmuş ahşap  bir bina (ev ) vardır. Kapısının üstüne arap alafabesi ilke yazılmış uzun bir tabela vardır. Duvarlarında, bir çk yapıştırılmış yazı vardır ( gezgin bunların kaba- çirkin ifadeler olduğunu yazmış). Burası, yeni kışla yapılıncaya kadar kullanılacak olan geçici kışladır. Kışla kapısında, kendilerini subaylar karşılar ve gayet nazik ve misafir-sever şekilde kendilerini içeri davet eder. Binanın içi, dışından daha kötüdür. Asker koğuşlarını, mutfağı görür. Bu binanın etrafında durgun ve pis sular bulunduğunu anlatır. Bir kaç adım ötede, yeni bir inşaat yapılmaktadır. Burası devasa bir kışla olacak ve daha sonraları Sarı Kışla olarak adlandırılacak binadır. Gezgin, burayı gördüğünde, binanın birinci katı tamamlanmak üzeredir. Ancak binanın çok sağlam bir yapıda olmadığını, düşman topçusunun açacağı bir kaç top atışı sonrası zarar göreceğini de bildirir. Burayı bir kaç kez daha görür. İşçilerin genellik ile Rum olduğunu, az bir ücret aldıklarını ama paralarını da zamanında aldıklarını yazar. Bu geçici kışlaya yakın bir başka geçici kışla daha olduğunu da belirtir.

Burayı anlatan ikinci gezgin Henry A. V :post 'tur.  Burayı daha önce gören Charles Mac.Farlane den sonra görmüştür. Binanın yapısı hakkında bazı bilgiler verir. Binanın taş ile yapıldığını ve yapıldıktan sonra sarımtırak bir sıva ile sıvandığını belirtir (sarı kışla tanımlaması her halde bu sıvanın rengine bağlıdır).  Binanın giriş kapısının kubbeli bölümü,  adı belirtilmemiş bir Yunanlı ressam tarafından freskler ile süslendirilmiştir (tezyin edilmiş) sütün ve giriş kapıları ile süslenmiş bir binadır. Binanın adı halen Sarı kışla değildir.

Bir başka bilgi, bu  binanın Kırım savaşı sırasında İngiliz hastanesi olarak kullanıldığı dönemde burada hemşirelik yapmış bir bayandan gelmektedir (3). Binanın üç katlı olduğunu yazar. Zemin kat ifadesini ve birinci kat ifadesini kullanır. Yazıdan anlaşıldığı kadarı ile hastane olarak kullanılan yer birinci kat tır (zemin üstünde olan kat). Binanın en büyük özelliği çok uzun koridorları ve bu koridorlara açılan odalarıdır. Odaların boşluğa bakan tarafları pencerelidir. Birinci katta " D " ve " E " koridorlarından söz eder.  At nalı şeklinde bir bina olması nedeni ile , her ne kadar birinci katta  " F " koridorundan söz etmese de , zemin kat ta (basement) " A ", " "B " ve " C " koridorları olmalı diye düşündüm. Bu noktadan hareket edersek, ikinci katta da " G ", "H " ve " I "  koridorları olmalı. Bayan, " d " ve " E " koridorlarının dirsek (corner) yaptığı daha sonra ihtiyaç nedeni ile koğuşa döndürülecek olan bir Chapel olduğunu belirtir. Koğuşa döndürülen bu Chapel 19 kişilik bir ilave hasta yatağı sağlamıştır. Chapel olan bu bölümün, Türkler tarafından elbise, üniforma deposu olarak kullanıldığını da anlatır ( Bayan buraya geldiğinde, buranın eski bir kışla olduğunu biliyor olmalı). Hasta koğuşuna çevrilen şapel; tavandan yere kadar camlı bölmeler ile oluşturulmuş bir yapıdır. Uzun koridor " E " nin öbür köşesinde , uzun süredir kullanılmamış olduğunu belirttiği bir mescit olduğunu yazar.
İzmir 15 Mayıs 1919 tarihinde işgal edildiğinde, Sarı kışla  kapısında ki kitabe, Ay-yıldız ve padişah tuğrası mavi renk' e  boyanmış. (belge aşağıda)








1- Constantinople in 1828 . A residance of sixteen months.
Charles Mac Farlane.
1829.

2- A visit to GREECE AND CONSTANTINOPLE, in the year 1827 - 1828   BY HENRY A. V. 1830.

3- Ismeer, Smyrna and It's British hospital in 1855. By a lady
1856


Osman Koçanaoğulları
İzmir


13 Ocak 2019 Pazar

İzmir devlet hastanesi yapım evreleri

İzmir devlet hastanesi yapım evreleri

© Copyright  Copyright dosyasını okumak  için burayı tıklayınız



 Gureba-i müslümin hastanesinden sonra ki adı İzmir Devlet hastanesidir. Daha sonra Kadın hastalıkları ve doğum hastanesi olmuş, daha sonra da diş hastanesi olarak hizmet vermiş olan bu bina günümüzde İl sağlık müdürlüğü olarak kullanılmaktadır.Yeri, Konak, İzmirdir

Aşağıda bulunan bu alanın tüm bu inşaat evrelerinden önceki durumunu gösteren bir gravürdür.  Gravürlerin, bir fotoğraf gibi  bire bir gerçeğe uyumlu olması da beklenen bir şey değildir. Gravürü incelemeye devam edelim.Denize komşu "at nalı "şeklinde olan çok büyük bina " sarı kışla" dır. Minarenin olduğu alan, ölen İngiliz denizcilerinin defnedildikleri alandır. Bu alan inşaatın yapılacağı alandır.









Ok işareti, 1851 yılında açılan ilk Gureba-i müslümin hastanesini göstermektedir. Sol yan tarafında görülen bölüm eski İngiliz askeri mezarlığının bir bölümüdür. Hastane, İngiliz devleti tarafından hastane yapılmak üzere Osmanlı devletine bağışlanmıştır. Bu devir öncesi burada var olan mezarlar İngiltereye taşınmıştır. Ön planda görülen alan Yahudi mezarlığı (Maşatlık) olup, günümüzde Bahri baba parkıdır.
Bu hastane ile elimizde olan bilgiler çok kısıtlı olup Martha Nicole tarafından yazılmıştır. Sarı kışlada gönüllü olarak hemşirelik yapan Nicole (1855 yılı), bir müddet bu hastanenin bir bölümünü arkadaşları ile birlikte lojman olarak kullanmıştır.  Ortasında avlusu olan kare yapılı bir binadır. Bir hastane için küçük ama bir ev olarak ta büyük olan bu binada toplam 28 oda bulunmaktadır. Kendisi ve arkadaşları bu odaların 10 tanesini lojman olarak kullanmışlardır. Bu hastane Kırım savaşı sırasında İngiliz ordusunda olan İsviçre lejyon askerlerinin tedavisi için de kullanılmıştır. 

Fotoğraf 2, Konakta bulunan hapishanenin yapımı zamanı (1875) çekilmiştir. Fotoğrafın zaman aralığı, 1851-1874  tarihleridir. Fotoğrafta da görüldüğü gibi, eski hastane binası halen yerindedir. Bu bina 1869 yılında yıkılır
Belli ki günümüze ulaşan hastane binalarının yapımı, bu tarihlerden sonra başlamıştır. Fotoğraf 3, bu binaların ilk bölümünün yapımını göstermektedir.


Fotoğraf 3, günümüze ulaşan, bir birine paralel 3 adet binadan oluşan hastane binalarının ilk  bölümünün yapıldığı zamanda çekilmiştir. William Cochrane " Pen and pencil" adlı kitabında bu hastaneyi ziyaret ettiğini yazmaktadır. Tarih 1885 yılıdır. bu hastaneyi 1885 yılında ziyaret etmiştir. Ziyaret ettiği hastane, ilk hastanesi binası olmayıp, çok daha büyük bir binadır, bu bina günümüze kadar ulaşan binanın ilk yapılan bölümüdür. Hastanenin yöneticisi, günümüzde hastane Müdürü olarak bildiğimiz Ahmet Kazım efendidir. Odasına çıkar. Odada karşılıklı 2 duvar üzerinde eski Türkçe ile yazılmış sırlı levhalar görür. O yazıları tercüme ettirir. Bu levhaların biri üzerinde;  "Her kim ki düşkünlere zarar verirse, Allah tarafından cezalandırılır", diğerinde ise " Her kim ki, düşkünlere iyi davranır ise Allah tarafından ödüllendirilir " yazmaktadır. Bu duvarın karşısında ki levhada ise " Allah insanı yaratırken, onun mutluluğu için gerekli olan her şeyi yaratmıştır " yazısı okunmaktadır.
Hastaneyi gezerler.. Her yer çok temizdir. Hastane kapasitesi 125 erkek ve 25 kadın hasta yatağıdır. Ayrıca, ihtiyaç halinde kullanılmak üzere ilave karyolalar depoda bulunmaktadır. Ayaktan gelen hastalar için (poliklinik), günün belirli saatlerinde poliklinik hizmeti verilmektedir.Son 2 senede 5000 hastanın tedavisinin yapıldığını öğrenir. Bu tedaviler sırasında, başka hastanelerden ( Yabancılara ait hastaneler) her hangi bir yardımın alınmadığını da ekliyor. Hastane başvurusunda hiç bir evrak istenmediğini, din ve ırk farkı gözetilmediğini belirtir. Hastaneye, lepra (cüzzam) ve bulaşıcı veneral (cinsel yol ile geçen hastalıklar) dışında her türlü hastalığı olan hastalar kabul edilmektedir. Bu hastalar başka hastanelerde tedavi edilmektedir.
Hastane Klor ve karbolik asit kokmaktadır (Dezenfektan maddeler)
Hastanede devamlı statüde 2 doktor ve 2 asistan bulunmaktadır.
Mutfakların çok temiz olduğunu belirtiyor.
Dünyanın her hangi bir yerinde ki hastanede hata bulunabileceğini yazar ama burada hiç bir hata-eksiklik görmez.
Hastaların viziteleri sırasında, hastanın başında yapılan tartışmaların iyi bir eğitimi gösterdiğini belirtir.
Hastanenin yıllık masrafının 4000 İngiliz sterlini olduğunu, bu paranın vergilerden ve bağışlardan geldiğini yazar. Sultan ayda 350 kuruş (piastre) bağışta bulunmaktadır.
Zaman zaman tıp toplantılarının yapıldığını ve diğer doktorlar ile bilgi alış verişinde bulunulduğunu yazar.
Giderken, müdürün odasına tekrar giderler. Kahve içerler, çıkarken de kendisine hastane bahçesinden toplanmış bir buket sarı gül verilir ( Hastane bahçesinde çiçekler, meyve ağaçları, portakal ağaçları ve kokulu ağaçlar olduğunu belirtir)

Fotoğraf 4, söz edilen bir birine paralel 3 adet binanın son  ve 3. bölümünün inşaatı döneminde çekilmiştir. Hastanenin 3. kanatı 1904 yılında eklenmiştir.



Güncel fotoğraf




1- William Cochrane. Pen and Pencil  in Asia Minor, or Notes From Levant. 1888
2- Martha NİCOL. Ismeer; or Smyrna and its British Hospital in 1855. By a lady 1856
3- G. Rollestone. Report on Smyrna. 1855. sayfa 71 

Osman Koçanaoğulları


12 Ocak 2019 Cumartesi

Mithat paşa sanat enstitü' sü ve Yusuf Ziya efendi. İzmir

Mithat paşa sanat enstitü' sü ve Yusuf Ziya efendi. İzmir

Telif hakları vardırCOPYRIGHT dosyasını okuyunuz.......


Epey uzun bir konu. Bu neden ile tarihsel süreç şema olarak verilmiştir. 



Aşağıda olan fotoğraflarda gösterilen ( Fotoğraf 1 ve Fotoğraf 2 ) yeri biliyorsunuzdur. Burası günümüz Mithatpaşa endüstri ve meslek Anadolu lisesi binaları. Mithatpaşa caddesi üzerinde ve  Hamidiye Camisi karşısı binalar.










Bu okulun tarihsel süreç içerisinde olan gelişmeler bu yazının konusudur.








Yukarıda olan tablo da yazılı olan  GEZGİN  kimdir ve kaç yılında okulu ziyaret etmiş ve gördüklerini kitabına aktarmıştır.
Gezgin bir İngiliz vatandaşıdır. Tüm Akdenizi, Uzak doğuyu gezen birisidir. İlgi alanı ipek, ipek böcekçiliği, çaydır. Bu neden ile bu üretimlerin yapıldığı yerleri gezmekte ve ülkesine aktarmaktadır. Bir yerde amaç ticarettir, ama gezdiği ülkelerden bilgi aktarımları yapmıştır. Bunları 1880 yılında bir kitapta toplamış v kitap basılmıştır. Ülkemiz ile, özellikle de Batı Anadolu ile ilgili çok önemli bilgiler vermektedir. Bunlardan birisi de günümüz Mithatpaşa Mesleki ve teknik Anadolu lisesi' dir. 
Okulu kaç yılında ziyaret etmiştir: Kitapta kesin bir tarih yazılı değildir. Hacı Naşit paşadan eski vali olarak söz ettiği için, olasılıkla okulu ziyaret tarihi 1885 sonrası olmalıdır. Kitap 1880 yılında basılmış olduğundan da okulu ziyaret ettiği tarih 1886-1887 aralığında olmalıdır. 
Gezgin geldiği yılda var olan Islahhanenin sınıflarını, öğrencilerini, yapılan eğitimi, eski karantina binasının özelliklerini çok geniş olarak anlatmış. Yıkıntı bir okuldan söz etmemiş. Aksine okulu beğendiğini söylüyor. Okulda, öğrencilerin kalabileceği odaları tarif etmiş ( öğrencilerin yatılı olduğunu biliyoruz). Sonra Okul müdürü olan Ziya efendiden uzun uzun hem de hayranlıkla söz etmiş. Okulun her şeyi olan okul müdürü Yusuf Ziya beyden uzun uzun söz etmiş.  Gezginin notları ile birlikte, elimizde olan belgeler değerlendirildiğinde yanıt aranması gereken bazı soruların varlığı ortaya çıkmakta.
Bu konuşmalardan çıkan noktalar:
1- Yusuf Ziya beyden, okulun 6 sene önce açıldığını öğrenmiş. Eğer gezgin 1887 de buraya geldi ise, Islahhanenin okul şekline dönüşmesi 1881 yılı olmalı. Islahhanenin ilk açıldığı yıllarda mesleki eğitim ile birlikte, dini ağırlıklı bir eğitim verdiğinin biliyoruz (2). 1881 tarihi, acaba daha batılı bir eğitimin başladığı tarih olabilir mi ?. Yanıtlanması gereken sorulardan bir tanesi budur. 
2- Islahhanenin ilk açıldığı yer olan eski karantina binası acaba ne zaman yıkıldı. Günümüz  Mithatpaşa endüstri ve meslek Anadolu lisesi binalarına karantina binasından taşınmanın 1891 yılında olduğunu biliyoruz. Acaba eski karantina binası ne zaman yıkıldı ve yerine okulun ek binası ne zaman inşa edildi. Belki de bu bina Askeri hastane binası inşaatı ile birlikte inşa edildi. Şu anda bilmiyoruz.
3- Günümüz ana binanın tarifini gayet güzel yapan ve hemen hemen bittiğini söyleyen bu binanın, bir ara Ziraat ve Ekonomi mektebi olarak açılacağını da gezgine aktarılıyor. Olay Vali Hacı Naşit paşa zamanında geçiyor. Hatta Ziraat müfettişi Ahmet Nuri bey' in okul yöneticisi olacağı da anlatılıyor. Bu konunun da açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

Yusuf Ziya bey ile başlayayım. Kendisi okulun müdür. Okulun o dönemde ki adı 
 Okuldan söz ederken de, okulun  6 sene önce açıldığını yazdığından (okulun açılışı 1881 yılı) bu okulu 1887 yılında ziyaret etmiş olduğu anlaşılıyor. " kimsesizler ( yetim, öksüz- ORPHAN) çocuklar için Endüstri okulu. Politeknik okulu olarak ta biliniyor. Adı henüz Mithat paşa sanat okulu değildir.
Gezgin Okulun yerini " Eski karantina durağında, deniz kenarında olarak " tanımlar ve okulun Türklerin hayırseverliğinin ve ilerlemesinin abidesi olduğunu yazar.
Okulun müdürü olan Yusuf Ziya Efendiyi ve okulu çok geniş bir şekilde anlatmış. Bu dosyada yazılı olanlar, bu gezgin notlarından alınmadır.


Okulun eski döneme ait fotoğrafı









Islahhane ile bilgiler

Yusuf Ziya efendi, okulun müdürüdür ama okulun her şeyidir. Okul için kişisel çabası çok fazladır. Yüzünden hayırseverlik akar. Okulun daha iyi olması için çok çaba harcar. Gezgin' e okulu da gezdirir. Gezgin, okulun," kimsesiz çocuklar için endüstri okulu" veya " politeknik "okul olarak tanımlandığı söyler. Okul ile birlikte kimsesiz çocukların suça bulaşmalarının engellenmiş olduğunu da not etmiş. 
Burası okul haline gelmeden önce kimsesiz çocuklar için bir yurt olarak açılmış ve gezgin buraya geldiğinde, bu şekilde açılışının üzerinden  6 yıl geçmiştir.  Bu süre içerisinde, suça bulaşma ihtimali yüksek olan kimsesiz çocukları eğitmiş ve onların suça bulaşmalarını engellemiştir.
Okulda 102 erkek öğrenci bulunmaktadır. Ayrıca ilave olarak 50 ilave öğrenci kapasitesi daha vardır.

Sınıfları, koridorları, mutfağı ve öğrenci yurtlarını (dormitories) gezer. Her ne kadar yatakhane olarak bir yerden söz etmese de yurtlardan söz edildiğine göre yatılı bir okul olma ihtimali yüksektir. Buraları temiz, aydınlık ve havadardır. İmal edilenlerin bir depo (satış yerinde ) da bulunduğunu da söz eder.


Eğitim için gerekli her türlü alet ve edevat bulunmaktadır.


Okulda, marangozluk, demir işleri, terzilik, ayakkabı ve bando bölümü vardır. Özellikle de ayakkabı ve marangozluk bölümünü ve çalışmalarını geniş bir şekilde anlatır.


Okulda olan bölümler.
1- Ayakkabı yapımı bölümü: Burada 19 öğrenci vardır. Yaşlı-genç, fakir-zengin her türlü tabakaya farklı şekilde ve renklerde ayakkabı yapılmakta ve satılmaktadır. Gezgin, ayakkabı yapımını da geniş bir şekilde anlatır.
2- Doğrama , marangozluk ve tornacılık ( muhtemelen tornadan kasıt, ağaç işlemede olan tornacılıktır) bölümü: 22 öğrenci vardır. Gezgin yapılan işleri ve kullanılan malzemeleri de not etmiştir. Burada hafif marangozluk işleri, küçük masalara, komodin ve tabak-bardak için raflar yapılmaktadır.
3- Cilt yapım bölümü: 6 öğrenci olduğu not edilmiştir.
4- Demir işleme bölümü: 22  öğrenci vardır. Demir işleri yapılmaktadır.
5- Terzilik bölümü: Öğrenci sayısı belirtilmemiş. Elbise provası, elbise dikinin yapıldığı ve dikiş makinelerinin  olduğu da not edilmiş.
6- Müzik bölümü: Gezgin sınıfı ziyaret ettiğinde, kendileri kadar büyük olan trompetleri (muhtemelen trombon) olan çocukları görür 19 öğrenci vardır. Müzik çalışması yaparlarken, caddeden geçenlerin açık pencerelerden içeri baktıklarını da not eder ( bu sınıf cadde üzerinde olmalı)

KAYNAKLAR:

1- Heval Şimşek ÖZEL.  TANZİMAT’TAN CUMHURİYET’E İZMİR’DE EĞİTİM YAPILARI. 
Doktora tezi., Ankara 2018
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sanat Tarihi Anabilim Dalı
Sanat Tarihi Bilim Dalı

2- Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Keleş  History studies . İnternational study of history.,   ISSN: 1309 4173 (Online)  1309 - 4688 (Print) Volume 5 Issue 2, A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK p. 199-241, March, 2013   H i s t o r y  S t u d i e s A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK Volume 5/2 2013   II. Abdülhamid Devrinde Aydın Vilayetinde Sanat ve Meslek Okulları  

3- Yaşar Ürük., Eğitim Müziği ve İzmir
Yazı içinde olan "İzmir Sanayi Mektebi" bölümü
İzmir Kültür ve turizm dergisi dergisi.

4- Pen and Pencil in Asia Minor: Or, Notes from the Levant
Yazar: William Cochran. 1880

5- Mehmet Zeki Pakalın · 2008. Sicill-i Osmanî zeyli: - Sayfa 112
books.google.com.tr › books
NURİ BEY ( MEHMET NURİ BEY , ŞATANOF ) [ 3249 ] Fransa ' dan muallim olarak getirilen zabitlerden olup Türkiye ... Istanbul ' a dönünce gurre - i Receb 1300 ( 1883 ) ' de , 2500 kuruş maaşla , Aydın ( İzmir ) vilayeti ziraat müfettişliğine .

6- Pelin BÖKE. İZMİR KARANTİNA TEŞKİLATININ KURULUŞU
VE FAALİYETLERİ (1840-1900)

7- Melih Tınal., İzmir mekteb- i idadisi


Osman Koçanaoğulları

İzmir





9 Ocak 2019 Çarşamba

Kırım harbi sırasında İzmir İngiliz asker hastanesi

Kırım harbi sırasında İzmir İngiliz asker hastanesi




Telif hakları vardırCOPYRIGHT dosyasını okuyunuz.......



Bu yazılanlar, 1853-1856 yılları arasında ki Kırım harbi 
sırasında, İzmir İngiliz hastanesine gelen bir grup hemşireden bir tanesinin notlarına ve mektuplarına dayanmaktadır. Bu hemşire hanımın ismi kitapta geçmemektedir. Diğer hemşire hanımlarında isimleri tam olarak verilmemektedir. Bunun nedeni, o yıllarda İngiliz toplumunun kutsal bir meslek olan " hemşireliğe " karşı olan çok yanlış düşünceleridir.
Notlar 1856 yılında kitap olarak yayınlanmıştır.  ( ISMEER, OR ' SMYRNA AND ITS BRITISH HOSPITAL IN 1855. BY- A LADY. ). Yazı,  bu hemşirenin notları temel alınarak alınmış, konu ile ilgili bilimsel yayınlarda gözden geçirilerek hazırlanmıştır.


Mektup ve notlardan sadece hastane değil, o yılların İzmir' i ve sosyal yaşantısı ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır.


Kırım savaşı sırasında İngiliz asker hastanesi olarak kullanılan Sarı kışla


Kırım harbi sırasında, yaralanan veya hastalanan askerler için hastane ihtiyacı doğmuş, İstanbul' da, en büyüğü Selimiye kışlası içindeki hastane olmak üzere İngiliz hastaneleri açılmış, daha sonra Çanakkale'de bir tane açılmış, daha sonra da İzmir'de açılmıştır. Çanakkale (Abidos burnu civarında Erenköy- Renkoi) de hastaneler göreve başlamıştır.

İzmir'de açılan İngiliz hastanesinin yeri, günümüzde olmayan Sarı kışladır. Burası, kabaca günümüz Konak Atatürk meydanının önünden denize kadar olan bölüm olarak tanımlanabilir. Her ne kadar, yazar, üç katlı kırmızı bir binadan söz ediyorsa da, Sarı kışla adını vermeden Sarı kışlayı tarif etmektedir. Muhtemelen, yazar yanlış hatırlamaktadır. Askeri kışla olarak Osmanlılar tarafından kullanılan bu bina boşaltılmış ve burada 1855 tarihinde İngiliz hastanesi çalışmaya başlamıştır. Buraya gelen ilk doktor olan Doktor Spencer Wells in İzmir'e geliş tarihi olan  Mart 1855 tarihini, hastanenin başlangıcı olarak kabul edebiliriz. Yine Mart ayında, hemşirelerin büyük bir bölümü de İzmir'e gelmiştir. Daha sonra gelen doktorlar ile kadrosu genişlemiştir. Çalışan doktorlar, askeri doktor olmayıp sivil doktorlardır. Bir adet te İzmir' de yaşayan bir İngiliz doktor ekibe katılmıştır. Hasta bakıcılar Türklerde ve Rumlardan oluşmuştur. Evleri İzmir'de olan hasta bakıcılar, mesai sonrası evlerine giderken, evleri olmayanlar günümüz Konak Diş hastanesi olan Gurebai-Müslümin hastanesine yerleştirilmiştir.
Hemşire hanımın notlarından öğrendiğimize göre, hastaneye 5 dakikalık mesafede (muhtemelen Frenk sokağında) bulunan bir evde bütün hemşirelerin birlikte kaldıklarını öğreniyoruz.

Hastane aslında, iyileşme sürecinde olan hastalar için kullanılan ve cerrahi girişimin yapılmadığı bir hastane konumundadır. Bu neden ile de açılıp-açılmaması ve kapatılıp-kapatılmaması epey tartışılmış. Ateşli ve bulaşıcı hastalar için Mithat paşa sanat okulunun yakınlarında bir bina (karantina binası) kullanılmıştır. 

Bitişiğinde bir mezar alanı da vardır. Buraya vefat eden kişiler ve Kırım savaşı sonucu yaralanıp burada tedavi edilirken vefat eden askerler defin edilmişler. Bu alan daha sonra, hastane yapılması için, İngiliz hükumeti tarafından bağışlanmış ve buraya gurebai müslümin hastanesi inşa edilmiştir.
Hastane 3 katlıdır. Cerrahlar, hemşireler ve hasta bakıcıların olduğu bir yerdir. Bina aslında biraz haraptır.
3 giriş kapısı vardır. Ana giriş kapısı deniz tarafında, diğer iki kapı yan taraftadır.
Her kat' ta koridorlar bulunmaktadır. Hasta odalarının kapı kısımları bu koridorlara açılmakta, odaların arka taraflarında da dışarıya bakan pencereler vardır. Birinci kat (zemin katı) hariç, diğer iki katta koridorlara açılan odaların kapıları vardır ama kapı ve kapı çerçeve uyumsuzluğu nedeni ile kapanmaz. Zemin kat  odalarının kapıları yoktur.
Hastanenin önünde, balçık bir alan vardır. Burası iyileşme alanı olarak tanımlanır. Ancak, alanın balçık olması ve korunma sağlayabilecek  bir sundurma olmaması nedeni işlev görmemektedir. Burası daha sonra elden geçirilir, drenaj ile balçık alan düzeltilir, denize kadar olan boş alanda bu bölüme katılır. Sonuçta güzel bir yürüyüş yeri oluşturulur. Burada, zaman zaman hasta bakıcıların kriket maçları da yapılır. Bu alanın düzeltilmesi sadece hastalar için değil ayni zamanda, kriket oynamak için Frenk bölgesine giden ve orada sıkıntı yaşayan  hasta bakıcılar içinde çok iyi olmuştur. Hastalar da bu alanda yürüyüş yaparlar. 
Hastanenin açık olduğu dönemde (yaklaşık 8-9 Ay), toplam 1847 hasta başvurusu olmuş, bunların 1685 tanesi Kırım savaşında yaralanan ya da hastalanan askerler olmuştur. (geri kalanı her halde sivil hastalar olmalı). 154 ölüm olayı olmuştur ( muhtemelen buraya bitişik olan alana ve Bahri baba parkının Eşrefpaşa caddesine bakan kısmında olan mezarlığa defin edilmişlerdir).
Hastanenin açık olduğu dönemde, İzmir'de yaşayan bir hastane doktoru kaçırılmış ve fidye sonucu serbest kalmıştır. Bu olaydan sonra, boş vakitlerinde çevreyi gezmeye çıkan görevlilerin yanına bir koruma verilmiştir.

Yine bu hastane doktorları bir tıp-cerrahi derneği de kurmuşlar. Yaklaşık  ay kadar süre ile de bilimsel toplantılar düzenlemişler.

Konakta olan bu hastane uzun soluklu bir hastane olmamıştır. Hastane 2 Mart 1855 tarihinde çalışmasına son vermiş, binaya Kırım harbine katılan Fransız ordusunda ki İsviçre askerleri getirilmiştir. Hastanenin kapatılmasında, kıskançlık, politik ayak oyunları olduğu yazılmıştır.

1- İsmeer or Smyrna and it's British hospital.in 1855 " By A lady"
2- The Civl Hospitals in the Crimea (1855-1856) by John Shepherd FRCSEd (Liverpool).
     https://journals.sagepub.com/doi/pdf/10.1177/003591576605900314
3-  The Crimean doctors. A History of the British Medical services. Cil .
     https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1002/bjs.1800790438
4- The Last Romantic War – The Crimean War of 1854-1856 and The Genesis of      Contemporary Wartime Humanitarian Relief
https://www.researchgate.net/publication/271213990_The_Last_Romantic_War_-_The_Crimean_War_of_1854-1856_and_The_Genesis_of_Contemporary_Wartime_Humanitarian_Relief


Osman Koçanaoğulları
Ocak 2019