Kokluca (Altındağ) - İZMİR
Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz
Daha önceleri Kokluca olarak adlandırılan burası, 1926 yılından itibaren Altındağ olarak bilinmektedir.....
Şimdi kısaca tarihine bir bakalım.
1200 lü yıllarda, burada bulunan bir manastırın varlığı ve bu bölgeye de Koukoulos dendiği Bizans kaynaklarında yazılıdır ( yıl MS 1200ler) . Yerleşim olup olmadığını bilmiyoruz (1). Sonra buraya Türkler yerleşir. Kaç yılında buraya yerleştiklerini, şu anda bilmiyoruz.
1768-1774 Osmanlı - Rus savaşından sonra buraya , Yunanistan-Mora yarımadası güneyinde bulunan Kythera adasından bazı yunan aileler göç eder ve yerleşir. Buraya gelen ailelerden en azından bir tanesinin Mora yarım adasından değil de Cesaria - Filistinden geldiğini biliyoruz (notları yazan kişi). Köy Türk ve Rumların birlikte yaşadığı bir köy durumuna gelir. Bu Rum yerleşiminden bir kaç sene sonra Türkler evlerini-mallarını Rumlara satarak buradan ayrılır ve günümüzde de var olan Işıklar köyünü kurarlar (1).
Muhtemelen köyün adı hala Türk adlandırması olan Kokluca dır. 1830 yılında burası hala Kokluca olarak biliniyor (Anıların sahibi).
1922 İzmirin kurtuluşuna kadar da tamamen Rumların oturduğu bir köydür. ..Kokluca adı nereden geliyor.
Kokluca isminin nereden geldiği konusunda farklı düşünceler vardır. George Poulimenos, köyün adının Bizans döneminde kullanılan Koukoulos isminin değişikliğe uğrayarak Kokluca'ya dönüşmesi ya da kokulu anlamında Türkçe kökenli olduğunu söyler (1).
Anılarını yazan kişi, 1802 yılında burada doğmuş ve 1820 lere kadar burada yaşamıştır. Köyün adının Kokluca olduğunu ve kökeninin de Türkçe olarak kokulu, güzel kokulu olarak Kokluca olduğunu ve bunu bir Türkten dinlenmiş olduğunu söyler.
1800 ilk çeyreğinde köyün durumu ve özellikleri:
Köy yayan olarak İzmir' e yaklaşık bir saatlik mesafededir. Köye araba ile gidilemez, arabaların gidebileceği bir yol yoktur. Anıların sahibi, burada Kervan köprüsünde de söz eder. Kervan köprüsünün büyük taş mermer bloklardan yapıldığını not eder.
Köy, Karakaş (Carakesh) ve Kalabar tepeleri arasında ki vadide yer alır. Kalabar kelimesi, " kale gibi " anlamındadır. Her iki kelimenin de Türkçedir. Kalabar daha yüksek bir tepedir.
Kalabar tepesi yüksek ve çok diktir. Buraya çalı çırpı toplamaya giden kadınlar, çalı çırpıları demet haline getiri ve bu tepeden aşağı bıraktıklarında, çalı-çırpı tepenin dibine kadar kendiliğinden iner. Kalabar, bu kadar dik yamaçlıdır. Zirvesi çok geniş büyük bir kayadan yapılmıştır. Buradan İzmir, liman çok net ve güzel görünür. Karakaş daha alçak bir tepedir.
Köy, Kalabar tepesinin dibinde kurulmuştur. İzmir den gelindiğinde, hemen köy girişinde, sağ tarafta bir bağ vardır. Bir Fransıza aittir ve Fransız bağı olarak bilinir. Bağın biraz ötesinde, köyde yaşayan tek Türk olan bir ailenin evi vardır. Ev yüksek duvarlar ile çevrilidir ve kule gibidir. Kırmızı renklidir. Sahibi, İzmir de bir kahvehane işletmektedir ve çok zengin olduğu söylenmektedir.
Yol, köyün sonuna kadar gider. Köyde bir ikinci yol daha vardır.
Evler, duvarlar ile çevrili bir arazi üzerinde genellik ile iki katlı olarak yapılmıştır. Alt katları insanlar tarafından kullanılmamaktadır. Hemen tüm evler birbirlerine benzer, küçüktürler. Aşağıda bulunan fotoğraf ta evlerin bu özellikleri görülüyor
Kilise, anılarını yazan kişinin verdiği bilgiler doğrultusunda 1790 larda yapılmıştır. Köyün okulu olmadığından, ayni zamanda okul olarak kullanılmıştır. Okul muhtemelen 1820 lerde açılmıştır. Hem kilise hem de yeni açılan okulda kızlar ve erkekler bir arada ders görmektedirler.
Anıların sahibi, hem kilise hem de yeni yapılan okulda olan öğrenimi detaylı olarak anlatmış ve eğitimin de kalitesiz olduğunu yazmıştır.
Köyde 3 adet su kuyusu vardır. Kuyulardan bir tanesine, yaklaşık olarak 1800 lerde yapılan bir su kanalı ile çok uzak yerden su getirilmektedir. Su sıkıntıları yoktur.
Köyün geçim kaynağı; üzüm, zeytin, ipek böcekçiliği ve genel olarak tarım ile hayvancılıktır. Şarapçılık gelişmiştir.
Burası, bizim tarihimizde üç noktada önemlidir.
1- İzmir işgalinde, Yunan ordusunun en büyük destekçisi olan bir köydür ve köyün erkekleri Yunan ordusuna katılmıştır.
2- 1890 sonları-1900 başlarında, Rum eşkıyalar Türk köylerini basar ve halkı haraca bağlar. Bunlardan bir tanesi de Kokluca'lı Vasilidir. Kokluca'yı iyi bilen ve bir dönem köyde kundura tamirciliği de yapan Kamalı Zeybek Mustafa Efe, köydeki adamlarından aldığı istihbaratla Vasil'i Kokluca'daki evinde az adamıyla yakalar ve öldürür (2). Dönem İzmir'de , Kamil paşanın vali olduğu dönemdir.
3-Tüm İzmir de, ilk basılı yayın 1813 yılında burada olmuştur. Basılan gazetede daha çok reklamlar vardır(1)
Kaynaklar
Ana kaynak : Narrative of a greek soldier. Anectodes and occurences. Petros Mengous. 1830
1-George Poulimenos. Kişisel görüşme
2- Kamalı Zeybek Mustafa efe.
1200 lü yıllarda, burada bulunan bir manastırın varlığı ve bu bölgeye de Koukoulos dendiği Bizans kaynaklarında yazılıdır ( yıl MS 1200ler) . Yerleşim olup olmadığını bilmiyoruz (1). Sonra buraya Türkler yerleşir. Kaç yılında buraya yerleştiklerini, şu anda bilmiyoruz.
1768-1774 Osmanlı - Rus savaşından sonra buraya , Yunanistan-Mora yarımadası güneyinde bulunan Kythera adasından bazı yunan aileler göç eder ve yerleşir. Buraya gelen ailelerden en azından bir tanesinin Mora yarım adasından değil de Cesaria - Filistinden geldiğini biliyoruz (notları yazan kişi). Köy Türk ve Rumların birlikte yaşadığı bir köy durumuna gelir. Bu Rum yerleşiminden bir kaç sene sonra Türkler evlerini-mallarını Rumlara satarak buradan ayrılır ve günümüzde de var olan Işıklar köyünü kurarlar (1).
Muhtemelen köyün adı hala Türk adlandırması olan Kokluca dır. 1830 yılında burası hala Kokluca olarak biliniyor (Anıların sahibi).
1922 İzmirin kurtuluşuna kadar da tamamen Rumların oturduğu bir köydür. ..Kokluca adı nereden geliyor.
Kokluca isminin nereden geldiği konusunda farklı düşünceler vardır. George Poulimenos, köyün adının Bizans döneminde kullanılan Koukoulos isminin değişikliğe uğrayarak Kokluca'ya dönüşmesi ya da kokulu anlamında Türkçe kökenli olduğunu söyler (1).
Anılarını yazan kişi, 1802 yılında burada doğmuş ve 1820 lere kadar burada yaşamıştır. Köyün adının Kokluca olduğunu ve kökeninin de Türkçe olarak kokulu, güzel kokulu olarak Kokluca olduğunu ve bunu bir Türkten dinlenmiş olduğunu söyler.
1800 ilk çeyreğinde köyün durumu ve özellikleri:
Köy yayan olarak İzmir' e yaklaşık bir saatlik mesafededir. Köye araba ile gidilemez, arabaların gidebileceği bir yol yoktur. Anıların sahibi, burada Kervan köprüsünde de söz eder. Kervan köprüsünün büyük taş mermer bloklardan yapıldığını not eder.
Köy, Karakaş (Carakesh) ve Kalabar tepeleri arasında ki vadide yer alır. Kalabar kelimesi, " kale gibi " anlamındadır. Her iki kelimenin de Türkçedir. Kalabar daha yüksek bir tepedir.
Kalabar tepesi yüksek ve çok diktir. Buraya çalı çırpı toplamaya giden kadınlar, çalı çırpıları demet haline getiri ve bu tepeden aşağı bıraktıklarında, çalı-çırpı tepenin dibine kadar kendiliğinden iner. Kalabar, bu kadar dik yamaçlıdır. Zirvesi çok geniş büyük bir kayadan yapılmıştır. Buradan İzmir, liman çok net ve güzel görünür. Karakaş daha alçak bir tepedir.
Köy, Kalabar tepesinin dibinde kurulmuştur. İzmir den gelindiğinde, hemen köy girişinde, sağ tarafta bir bağ vardır. Bir Fransıza aittir ve Fransız bağı olarak bilinir. Bağın biraz ötesinde, köyde yaşayan tek Türk olan bir ailenin evi vardır. Ev yüksek duvarlar ile çevrilidir ve kule gibidir. Kırmızı renklidir. Sahibi, İzmir de bir kahvehane işletmektedir ve çok zengin olduğu söylenmektedir.
Yol, köyün sonuna kadar gider. Köyde bir ikinci yol daha vardır.
Evler, duvarlar ile çevrili bir arazi üzerinde genellik ile iki katlı olarak yapılmıştır. Alt katları insanlar tarafından kullanılmamaktadır. Hemen tüm evler birbirlerine benzer, küçüktürler. Aşağıda bulunan fotoğraf ta evlerin bu özellikleri görülüyor
Kilise, anılarını yazan kişinin verdiği bilgiler doğrultusunda 1790 larda yapılmıştır. Köyün okulu olmadığından, ayni zamanda okul olarak kullanılmıştır. Okul muhtemelen 1820 lerde açılmıştır. Hem kilise hem de yeni açılan okulda kızlar ve erkekler bir arada ders görmektedirler.
Anıların sahibi, hem kilise hem de yeni yapılan okulda olan öğrenimi detaylı olarak anlatmış ve eğitimin de kalitesiz olduğunu yazmıştır.
Köyde 3 adet su kuyusu vardır. Kuyulardan bir tanesine, yaklaşık olarak 1800 lerde yapılan bir su kanalı ile çok uzak yerden su getirilmektedir. Su sıkıntıları yoktur.
Köyün geçim kaynağı; üzüm, zeytin, ipek böcekçiliği ve genel olarak tarım ile hayvancılıktır. Şarapçılık gelişmiştir.
Burası, bizim tarihimizde üç noktada önemlidir.
1- İzmir işgalinde, Yunan ordusunun en büyük destekçisi olan bir köydür ve köyün erkekleri Yunan ordusuna katılmıştır.
2- 1890 sonları-1900 başlarında, Rum eşkıyalar Türk köylerini basar ve halkı haraca bağlar. Bunlardan bir tanesi de Kokluca'lı Vasilidir. Kokluca'yı iyi bilen ve bir dönem köyde kundura tamirciliği de yapan Kamalı Zeybek Mustafa Efe, köydeki adamlarından aldığı istihbaratla Vasil'i Kokluca'daki evinde az adamıyla yakalar ve öldürür (2). Dönem İzmir'de , Kamil paşanın vali olduğu dönemdir.
3-Tüm İzmir de, ilk basılı yayın 1813 yılında burada olmuştur. Basılan gazetede daha çok reklamlar vardır(1)
Kaynaklar
Ana kaynak : Narrative of a greek soldier. Anectodes and occurences. Petros Mengous. 1830
2- Kamalı Zeybek Mustafa efe.