7 Eylül 2022 Çarşamba

Makedonya-KOÇANA. 1 Koçanaya gidiş.

 Makedonya-KOÇANA. 1  Koçanaya gidiş.

KOÇANA Yıl 1978 ve yıl 2015

Koçanaya iki kez, ilki 1978  yılında ablam ve komşu kısı ile, 2015 yılında da büyük oğlumla ziyaret ettik. Her iki ziyaret, zamanla orada nasıl değişikliklerin olduğunu da gördüm. Üsküpte oteldeyiz. Sabah, erken saatlerde otelden günü birlik olarak ayrıldık. Ben, ablam ve alt katta oturan komşumuzun kızı Tuna. Üsküp garajına gidiyoruz. Taş köprüde bir kafe benzeri yere oturduk. Açız. Baktım çay servisi de var. Cafe benzeri yere yanaştım.  Poğaçalar ardım. Çay varmı diye sordum. Tezgahtar Türk asıllı idi. Türkçe konuşmaya başladık. Bizim alışık olduğumuz çayı ince belli bardakla gelecek çayı hayal ettim. Yokmuş, "sallama cay " var dedi. 3 fincan aldım, tepsiye koydum. Bu arada bizim çayımızı burada " SLAV çayı " olarak tanımlandığını da öğrendim. Sonra Üsküpte kaldığı süre içerisinde ben de çay isterken bu ifadeyi kullandım. Son gidişimde bu konuyu unuttuğum için kullanmadım.

Koçanayaotobüs biletlerini aldık. Biletleri satan genç Arnavutmuş, çok iyi Türkçesi vardı. Koçanaya varınca dönş otobüs biletinizi alın, Koçanadan  Üsküpe sadece 1 adet otobüs vardır , o otobüste saat 10.00 da kalkar. Kaçırmayın, Koçanada otel yok, parkta yatarsınız dedi.. Otobüs 09.00 sularında hareket etti.. Yola koyulduk. Ön sırada ablam ve komşu kızı. Arka sırada, koridor tarafında ben oturuyorum. Yanında oldukça şişman b,ir bayan. Yol boyunca yarenlik adan bayan Romenmiş. Mükemmel bir Türkçesi var. Koçanaya gidiyormuş. Benden de buralara neden geldiğimi sordu. Bütün yol boyunca konuştuk. Annemlerin aslında Koçana-Banyalı olduğunu, işlerinin , ana konaklarının orada olduğunu anlattım. Koçanada olan konakta yaşadıklarını da anlattım. Aklıma, annemin çocukluğunda, Koçanadan Banyaya giderken, sallandığı "ahlat ağacından " söz ettim. Bayan kolumu çekiştirdi " işte Ahlat ağacı buradaydı" dedi. Yanından hızlıca geçtik. Ama ahlat ağacı yoktu. Gözümde annemin çocukluğu canlandı. Çok duygulandım. Bunları 1978 yılında yaşadım. Dönüşte anneme anlattım, boşluğa baktı, hiç bir şey demedi. Ağladı. 2015 yılında büyük oğlum ile gittiğimizde, bizi gezdiren rehberimize de bu olayı anlattım ama, o eski yol yoktu, oto yol açılmıştı ve o eski ahlat ağacı da yoktu. Babaamlar, buraları 1911-1912 de terk etmişler. Onlardan bir şeyler kalmamış. Babm ve halam da hatta amcam da Koçana ile ilgili bir şeyler anlatmazlardı. Çok zor bir Türkiye göçü yaşamışlar. Baba sülalem ile ilgili notları daha sonra yazarım. Bir ibretliktir. Sadece Koçana dönüşünde, Babam bir yer sordu. Önünden geçmiştim. 4-5 adet mezar taşı vardı. Sarıklı mezar taşları. Babamın her iki gözünden yaş geldi. Atalarının mezarlarıymış. "Çok azıkalmış " dedi. Hepsi bu kadar. Başka da bir şey yoktu.

Koçana bir pirinç ekim alanı. Bir vadi, çok sulak bir vadi, pirinç için gerekli su var, ılıman, kışları çok soğuk. Bir de köyü var. Hemen dibinde ismi "ORİZARİ". O da pirinç demek. Annemlerin burada oturan ve bize misafirliğe gelen yakınları vardı. 


Osman Koçanaoğulları
İzmir
07.09.2022