Urla, Karantina adası. 18 ve 19 yüz yıl
Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz
URLA ya da Batılı gezginlerin , yerel Rumların ve Levantenlerin tanımlaması ile VOURLA. Antik dönem adı ise Klazomenai ya da Klazomene. Bizler de de Kilizman olarak tanımlamışız.
Yazıda söz edilecek olan adanın Antik dönem adını bilmiyoruz. Bu ada üzerinde 1865-1869 yılında kurulmuş olan karantina teşkilatı sonrası,adanın adı " Karantina adası " olmuştur. Bu tarih öncesi de bilinen bir adı yoktur. Ada üzerinde 1960 yılında bir kemik hastanesi (Ortopedi hastanesi) yapılmıştır. Hastane artık faal değildir ve ada ziyarete kapalıdır.
Bölgenin Pers egemenliğni sonlandıran İskender, ada ve ana kara arasında bir yol yapılmasını ister. İşte günümüze kalıntıları gelebilen yol, İskenderin yapılmasını istediği yoldur. Bu yol muhtemelen daha sonraki yüzyıllar da da tamiratlar görmüş ve kullanılmıştır (Harita 1).
Ada ile ana kara arasında yol yapılması emrini veren İskender, Karaburun-Çeşme yarım adaları ile ana kara arasında olan dar kıstak üzerinde bir kanal açılarak, bu yarım adaların ana karadan ayrılmasını istemiştir (Harita 2). Yazarlar bu kanal projesinin tamamen askeri amaç ile düşünüldüğü konusunda fikir birliği içinde olmuşlardır. Ancak kanal için başlanan kazılarda, kayalık zemine rast gelindiği için kanal açma işlemi durdurulmuştur. Günümüze de ulaşan bir kanal-kazı kalıntısı gelememiştir.
Ada, Urla ve çevresi;18 ve 19 yüzyılda gezginler tarafından ziyaret edilmiş, içinde bulunan ve günümüze ulaşamayan yapıları kitaplarında anlatmışlardır.
İçinde bulunduğunuz dosya, burayı çok kapsamlı olarak anlatan iki gezginin notlarından derlenmiş bilgileri içermektedir. (1764 yılında Richard Chandler, 1830 başlarında da R Walsh)
Gezgin Chandler tarafından yazılan gezi notları her ne kadar 1825 tarihinde kitap olarak basılmış ise de Chandler buraya 1764 veya 1765 yılında gelmiştir. Kitap ön söz bölümünde olan yazıda, gezginin görevlendirildiği tarih 1764 yılıdır.
Urla gözlemleri
Chandler önce Urlayı anlatır. Urla' ya vardıklarında, gördükleri küçük ve mısır ekilmiş vadileri ve şarap depolamalarını (fıçı) anlatır. Büyük taneli üzüm veren bağlardan söz eder. Bu bağların budanma zamanını anlatmaktadır. Urla, uzaktan çok sayıda ki yel değirmenleri ile hemen fark edilir..
Yükseltiler üzerinde yerleşmiş , dağınık bir şekilde evler vardır. Kasabada 7 cami ve iki kilise vardır. Bu kiliselerden bir tanesi içinde, İsa' nın son akşam yemeği alçak kabartma şeklinde tasvir edilmiş ve kısa bir açıklama vardır . Diğeri çeşme üzerinde ki duvar üzerindedir. Burayı gelişigüzel gezdiklerini ama gördüklerinden tatmin olduklarını da yazar..
Chandler kendisine rehberlik eden İtalyan rehberden antik kalıntıları göstermesini ister. Kıstağın (Urla ile Çeşme-Karaburun yarım adalarının dar olan birleşme yeri, boyun bölgesi) başlangıç yerinde ve tepede alelade bir duvar gösterilir. İçinde kapalı bir su deposu-mahzen vardır. Gezgin buranın Chalsideniansların yerleşim yerine ait olabileceğini düşünür. Bu yapıların biraz ilerisinde Büyük İskendere adanmış Alexandria adı verilmiş olan İyon oyunların yapıldığı , gezginin geldiği tarihte koruluk olan alan vardır.
Chandler kendisine rehberlik eden İtalyan rehberden antik kalıntıları göstermesini ister. Kıstağın (Urla ile Çeşme-Karaburun yarım adalarının dar olan birleşme yeri, boyun bölgesi) başlangıç yerinde ve tepede alelade bir duvar gösterilir. İçinde kapalı bir su deposu-mahzen vardır. Gezgin buranın Chalsideniansların yerleşim yerine ait olabileceğini düşünür. Bu yapıların biraz ilerisinde Büyük İskendere adanmış Alexandria adı verilmiş olan İyon oyunların yapıldığı , gezginin geldiği tarihte koruluk olan alan vardır.
Chandler, adayı ziyaret etmek ister. Ana karadan adaya varmak için , İskender zamanında yapılan bu antik yoldan geçer. Walsh da ayni yolu kullanarak adaya gider. Her iki gezgin zamanında yol harap olmuş durumdadır. Chandler, bu antik yolun yaklaşık 1/4 mil uzunluğunda olduğunu belirtir. Chandler burayı, dalgalar ve atların karın kısımlarına kadar gelen deniz suyu nedeni ile yaklaşık 10 dakikada geçer. Genişliği yaklaşık olarak 9 metredir (30 feet). Bu yolun batı tarafında bir kısmı denizin üzerine de olan kalın ve sağlam bir duvar vardır. Öbür tarafında ise fırtınadan yolu korumak için yapılmış, gevşek özellikte çakıl taşlarından oluşmuş yükselti vardır. Üstünde olan yapılar, harabe halindedir, bir kaç büyük taş dışında ki taşlar buradan alınmış ve götürülmüştür.. (Fotoğraf 1)
Günümüzde, bu antik yol adayı karaya bağlayan modern yolun batısında halen görülmektedir.
ANTİK YOL
Fotoğraf 1, Fotoğraf 2., Fotoğraf 4
Günümüz karantina adası ve ada ile ana kara arasında olan yol Harita 1 de gösterilmiştir.
Antik yol, günümüzde kullanılan modern yolun batı tarafında bulunmaktadır.
İskender adayı, ana karaya bağlarken, Kilizman ve Seferhisar (Teos) körfezini bir kanal ile birleştirerek, Karaburun ve Çeşme yarım adasının da ana karadan ayrılmasını düşünmüş ve çalışmalara başlatmıştır. Çalışmalar, sert kaya zemine rastladığı için olsa gerek bu kanal açma işi durdurulmuştur. Günümüze ulaşan bir bulgu şu anda yoktur.
Her iki gezgin de buraya geldiğinde , yolun var olduğunu, ancak harap bir vaziyette olduğunu anlatmışlar. Gezginlerin Karantina adası ve ana kara arasında olan yol ile anlattıkları;
Chandler, adaya gitmek üzere köprüden atı ile geçerken, deniz suyunun atın karın seviyesinde olduğunu anlatır. Her ne kadar buraya gelen Walsh, böyle bir not yazmamış ise de muhtemelen ayni durum ile karşılaşmıştır. Yolun uzunluğunun yaklaşık 1/4 mil olduğu, genişliğinin de 9 metre olduğunu, köprünün blok taşlardan yapıldığını Chandlerin yazdıklarından biliyoruz. (Çizim 1., Fotoğraf 3).
Yolun yan tarafında, hem dalgayı engellemek hemde adaya su taşıyacak künklerin içinden geçeceği yine blok taşlardan yapılmış duvar ya da set bulunmaktadır (Çizim 2). Bu duvar antik yolun batı kısmındadır. Yapılma amacı köprüyü dalgalardan ve köprüyü deniz suyu basmasını engellemektir. Taş blokların içinden geçen künkler ile ana karadan adaya su taşınmaktadır. Bu künklerin bazılarını gördüğünü Chandler anlatmaktadır. (Çizim 2, Fotoğraf 3). Bu blok taşlarının çoğu buradan sökülmüş ve bir başka yere götürülmüştür. Köprünün doğu tarafı ise kum ve çakıl ile doldurulmuştur. (Çizim 1)
Gezginlerin gözlemlerinden, yol yapıldıktan sonra bir süre daha kullanıldığını, daha sonraları da kullanılmamış olduğunu anlıyoruz. Adada kalıcı yerleşimin ne zaman sonlandığını da bilmiyoruz. Bildiğimiz, yolun asırlardır kullanılmadığı ve zaman içinde de tahrip olduğudur.
Yol, yapıldığı günden bu yana geçen yaklaşık 2500-2600 yıl sonunda, bu yol artık deniz seviyesinin altındadır. Bu durum yaşanmış olan tektonik olayların sonucudur.
ADA
Burası günümüzde Karantina adası olarak bilinmektedir.
Gezginler, adada bulunan antik dönem kalıntılarından geniş olarak söz ederler. Ada'da gezginlerin geldiği dönemlerde yaşayanlar yoktur. Chandler adada, mısır tarlasından ve balıkçıların barındığı bir kulübeden söz eder. Hangi yıllarda, insanların bu adayı terk edip ana karaya döndüklerini bilmiyoruz. Ancak adada bulunan antik dönem kalıntıları, burasının önemini göstermektedir.
R. Walsh yolu geçip adaya vardığında bir platform olduğunu görür (b) . Burada görkemli yapılardan kalan bazı buluntular görür ve bu adanın bir yerleşim yeri olduğunu anlatır. Gördükleri, bir mermer korniş ve üzerinde Grekçe yazılmış olan bir taş bloktur. Ayrıca çevreye dağılmış çanak-çömlek parçaları vardır. İç tarafta tepelik bir bölümde (a), gezgin geldiğinde üzerinde ağaçlar olan bir tiyatro kalıntısından söz eder. Hemen burada, gezgin geldiğinde deniz tarafında taştan oyulmuş destek ile kendini gösteren bir insan yapımı mağara vardır. İçinde bir kuyu vardır ancak suyu siyahtır ve içilebilir değildir. Liman adanın kuzey-kuzey batısındadır.
Gezginlerin gözlemlerine dönelim;
Adanın boyu yaklaşık 1 mil, genişliği de yaklaşık 1/ 4 mildir.
Gezginlerin anlatılarına geri dönelim;Ada üzerinde olan yerleşim alanı küçüktür ve adanın limanı kuzey-kuzey batı istikametindedir. Deniz kenarında duvar kalıntıları ve bir tiyatro kalıntısı vardır. Tiyatro kalıntıları üzerinde 3- 4 ağaç bulunmaktadır. Bu ağaçlardan bir tanesi insan eli ile yapılmış bir mağara üzerindedir. ( Pausanius tarafından tarif edilmiş. Randolph 1687 de burayı tanımlamış. 4 adet kayadan oyulmuş destek üzerinde olan bir kare yapı olduğunu belirtmiş. Yapının ortasında bir kuyu var ancak, suyu siyah renkli ve içilmeye müsait değilmiş. (Randolph. State of the islands in the Archipelago, 1687.). Bu alan şimdi toprak ile örtülüdür ve üstünde mısır tarlası vardır
Gezgin buraya geldiğinde, bir uçta, içinde ocak ( baca ) olan kubbeli bir ya da iki yapının olduğunu görür . Bu yapıların zeminleri taş döşelidir. Balıkçıların ve çiftçilerin, gezginlerin zamanında ürünlerinin saklanması için kullanılmaktaymış.
Clazomene, bir zamanlar hepsinde ziraat yapılan , şimdilerde çorak olan adacıklardan oluşmuştur. Sayıları 8 tanedir ama gezgin Chandler sadece 6 tane sayabilmiştir.
Gezgin buraya geldiğinde, bir uçta, içinde ocak ( baca ) olan kubbeli bir ya da iki yapının olduğunu görür . Bu yapıların zeminleri taş döşelidir. Balıkçıların ve çiftçilerin, gezginlerin zamanında ürünlerinin saklanması için kullanılmaktaymış.
Clazomene, bir zamanlar hepsinde ziraat yapılan , şimdilerde çorak olan adacıklardan oluşmuştur. Sayıları 8 tanedir ama gezgin Chandler sadece 6 tane sayabilmiştir.
KAYNAKLAR
2- REV. R. WALSH, LL.D. ., A RESIDENCE at CONSTANTINOPLE, MDCCCXXXVI. ( 1836)
Mart 2019
İZMİR