Sadaka, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için ihtiyaç sahiplerine gönüllü olarak yapılan maddi yardımları ifade eder. Sadaka taşları yardıma muhtaç kişilere yardım için düşünülmüş bir sıradan taş. Özelliği taşın fiziksel özelliğinden değil, topluma yararı açısından çok önemli. Eskiden, muhtaç insanlara yardım, günümüzde olduğu gibi tantana ile yapılmazdı. Yardımı yapan kişinin kim olduğu bilinmezdi. Yardımı alan kişi de çoğu zaman bilinmezdi. Cami, mescit gibi dini yerlerde bulunan bu taş üzerine para bırakılır, daha sonra da muhtaç olan kişi bu paradan ihtiyacı olduğu kadarını alırdı. Bu gerçekten böyle idi. Amaç yardım ama, insanlık onurunu zedelemeden yardım olarak tanımlanabilir.
Bu taşların bir benzeri Fettah camisini ana
kapı girişinde hemen sağ tarafta bulunuyordu. Halen var mı
bilmiyorum. Bu
taşa para konduğunu hiç görmedim. Doğup büyüdüğüm 1297 sokakta bu işlevi gören yer, Şeyh Bedreddin türbesi diye bilinen eski dergah binasının sokağa
bakan pencerelerinin önü idi. İnsanlar buraya mum yakıp koyarlar ve dua
ederlerdi. Bir gün orada madeni paralar gördük. O dönemi yaşayanlardan
da hatırlayanlar çıkacaktır. Ellemedik. Sonra ki günlerde, burayı
unuttum. Bir gün, sokakta iken yaşlı bir dedenin, oraya gelip dua
ettiğini gördüm. Duası bittikten sonra, başı önde bir şekilde oradan bir
şeyler aldığını ve arkasından tekrar dua ettiğini gördüm. Aklıma
paralar geldi. Dede oradan ayrılınca, gidip oraya baktım. Orada halen
para vardı. Sadece ihtiyacı kadarını almış diğerlerini almamıştı.
Anneme, dedenin neden böyle bir şey yaptığını sordum. Annem,
ihtiyacı dışında para almanın günah olduğunu söyledi ve dedenin "
kiremit altı fakir " olduğunu söyledi. Kiremit
altı fakirin ne anlama geldiğini de o zaman öğrendim. Kiremit altı
fakir, fakirliğini, düşkünlüğünü kimseye anlatmayan, dilenmeyen onurlu
insanlar demekmiş. Yine annemden " sağ elin verdiğini sol el bilmemeli
" ve " verdiğini gören sağ göz ise sol göz görmemeli " ifadelerini
öğrendim.
Gördüğüm
bu olayı bir kaç kez daha gördüm. Daha sonraları, okul nedeni ile
sokakta pek haytalık yapmadığımdan göremedim her halde.
Çocukluğumda
dilenen tek kişi vardı bizim oralarda. Lakabı " ama dede " idi. Elinde
bir ağaç dalı, " ama dede ye bir sadaka " diyerek sopasını sallayarak
dolaşırdı. Yüzü çiçek bozuğu idi. Açıkçası biz çocuklar onun kör
olduğuna da pek inanmazdık. O geçerken " ama dedenin banknotlarına bak
" derdik. Bir gün babam, çiçek hastalığı sonrası gözlerinin de
kör olduğunu söyledi. Hem ben hem de arkadaşlarım bunu öğrenince çok
üzüldük. Sadaka veren tek-tük kişi de olurdu.
Fettah
camisi önünde, 1960 lı yılların ikinci yarısına kadar bayram
namazlarında dilenen kişi yoktu. Bayram namazları çok kalabalık olur,
cemaat çevredeki bütün sokakları doldurur idi. Bir ara, bayram hutbesi
okunurken, saflar arasında camiye yardım adı altında, makbuz ile para
toplama başladı. O zaman imam olan Şaban Hoca, hutbeye ara verdi, ve
para toplayanları çok nazik bir şekilde uyardı, açıkçası ders verdi. Bu
olaydan sonra, bu yardım parası cami çıkışında toplanmaya başladı. Fotoğraflar Atilla Özdemir
Osman Koçanaoğulları