28 Ekim 2019 Pazartesi

İzmir Karantina teşkilatı ve vali Hüseyin bey


İzmir Karantina teşkilatı ve vali Hüseyin bey


Telif hakları vardır. Telif hakları (COPYRIGHT) dosyasını okuyunuz 



Hüseyin bey kimdir ?. Çok fazla bilgimiz yok. Bildiğimiz kendinden önce İzmir muasarrıfı olan
Tahir bey'in oğludur. Tahir bey nerelidir bilmiyoruz ama 1839 yılında İstanbul'da çok bilinen bir tüccardır (2). 
İzmir Karantina Teşkilatının Kuruluşu Şeyhülislam Mekki-zade Mustafa Asım Efendi’nin 29 Nisan 1838 tarihinde karantinanın caiz olduğuna dair verdiği fetva ile İstanbul’dan sonra ilk kurulan karantina teşkilatlarından biri de İzmir’dedir (1
Yukarıda yazılı olanlar, Osmanlı belgelerine dayanarak yazılmış akademik bir makaledir.
Gezginin biri, 1838 yılında basılmış olan kitabında İzmir ile ilgili bir çok yeri, olayları ve kişileri de yazmış. Gezgin bir çok yeri gezmiş, yolu İzmir'e de düşmüş. Yazdıklarım, o gezginin İzmir ile ilgili olarak almış olduğu notlardan alınmıştır.Gezgin, Mütesellim Hüseyin beyden de söz eder, günümüz Kemeraltı'nın çekirdeği olan ve batılılar tarafından " Bazaar " olarak yeri de anlatır. Gezgin İzmir'e geldiğinde bir karantina vardır. bu ilginç bir not.
Müteselllim nedir ?. Osmanlı devletinde Tanzimat öncesi Vali ve Mutasarraf adına vergi toplayan kişidir. (3)
Gezgin notlarına bir bakalım.Hüseyin bey'den önce bu görevde babası vardır. Görevi,çitçilerin kazançlarından vergi almaktır. Görevi açık arttırma ile almıştır.Zeki bir adamdır. Polis ve vasiyetin (miras hukuku) yürütülmesi kurumlarında reform yapmıştır. Ayrıca, bir sağlık kurumu kurmuş, Karantina kuruluşunu oluşturmuştur. Gezgin'in notları 1838 yılında basıldığına göre, bu bilgiler daha önce ki tarihlerde olmalıdır. Her ne kadar, gezginin kullandığı cümleler geçmiş zamana ait olsa dahi, kendisinin zamanında bazı olaylara da şahit olmuş olabilir. O yıllarda, İzmir'de çok görülen veba hastalığının Mısırdan gelen gemiler yolu ile İzmir'e geldiğine inanılmaktadır ve Mısırdan gelen gemiler karantinaya alınmaktadır.
Hüseyin bey kimdir ?. Çok fazla bilgimiz yok. Bildiğimiz kendinden önce İzmir muasarrıfı olan
Tahir bey'in oğludur. Tahir bey nerelidir bilmiyoruz ama 1839 yılında İstanbul'da çok bilinen bir tüccardır (2) 

Yazılanlar, gezginlerin anlattıklarından derlenmiş bir yazı.
Kesin oılarak emin olduğumuz konu kişinin kendisi, yani Hüseyin efendidir. Bazı yerlerde Hüseyin bey olarak da yazılıdır. Görevi konusunda da bir şüphemiz yoktur. Sadece batılıarın, Hüseyin efendinin bulunduğu makama  Governer yani alışageldiğimiz kuşşanmı ile " vali demişlerdir. Halbuki "Governer ayni zamanda " yönetici, bey, idareci " anlamlarına da gelmektedir.
Şimdi bu "governor " konusuna biraz değinmek isterim.
Osmanlı da merkezi yönetim, 17 yüzyıldan itibaren,  yerel yönetimler üzerinde olan etkisini kaybeder. Yerl de, ayan adı verilen eski asker, tahsilli ya da zengin veya büyük ailelerin başlarından birisi , merkezi hükümetin de desteği ile yereli yönetir. Başlangıçta, bazı konularda yararlı olurlarken zaman içinde devlet içinde devlet olmaya başlarlar.  Daha sonrada kaldırılırlar. Bunların görevleri aslında vergi toplamaktır. Bu vergi de çiftçiden alınan vergilerdir. Yerelde bulundukları yerin asayişi, devlet hizmetleri de bunlar tarafından sağlanır. Devlet arazilerini kiraya vermek (mültezimlik), vergi tahsilatı (muhassıllık), sancak beyinin olmadığı dönemlerde yetkiyi devir almak ( Mütesellimlik) bu ayanların görevleri içindedir. Devlet, istediğini görevlendirir istediğini de görevden alırdı.

Mütesellim; Beylerbeyinin veya sancak beyinin vekili olarak onların sefere gittiklerinde veya görev bölgelerine gitmedikleri zamanlarda yerlerine bakan, vergileri toplayan görevlileri ifade eder. Bazen bunlara voyvoda da denmiştir.
Damascus, kitabında, bu göreve gelmek için devletin bir açık arttırma yaptığını ve kim daha çok para verirse, görevi onun aldığını yazmış. Böyle bir kayıt ben bulamadım. Yazara göre, görev için ne adar çok para ödenirse göreve gelen kişi de para konusunda o kadar çok gaddar olurmuş. 
Hüseyin bey den önce bu görevde babası Tahir bey bulunmaktadır(1) . 1831 tarihinde İzmir'de Mütesellim olarak bulunan bir kişi (5).Nitekim bu durum 1841 tarihli belgelerde de vardır. Tahir bey 1841 belgelerinde İstanbullu büyük bir tüccar olduğu yazılıdır. Görevde kaldıkları süre sabir olmayıp, değişiklik göstermektedir.
Hüseyin bey ( ya da Hüseyin efendi),  adı kötüyeçıkmış, aç gözlü ve kısa sürede  servet yapan biri olarak tanımlanmıştır. Bu durum, gezginler dışında İngiliz resmi belgelerinde dahi yazılıdır (2).İngiliz belgelerine göre  16 Ağustos 1838 yılında İngiltere- Osmanlı devleti arasında imzalanan ticaret antlaşması İstanbul'da tüccar olan  ve Hüseyin bey tarafından babası Tahir beyin etkisi ile  engellenmektedir. (2)

Kendisi ile ilgili halk arasında dolaşan dedikodular var. Hemen hepsi de para ile ilgili. 
1- Kendisinin  Bornova da Bornova içinde meyveliklerin olduğu bir bahçesi vardır.  da Bornova da olan bu yerden siz eder. Bahçenin Kemalpaşada olması daha olasıdır, halkın anlattığı olayda söz edilen meyve " Kirazdır". Bir sene Hüseyin bey, kiraz olarak üretim rekoru kırar. Değerlendirmek için, İzmir'de meyve ticareti yapan iş insanlarını çağırıp, kirazlarını değerlendirmelerini ister. Doğal olarak da, gelen kişiler, kirazların kalite olarak çok mükemmel olduğunu söylerler . Bunun üzerine Hüseyin bey , kirazların kaça satılabileceğini sorar, cevap olarak da doğal olarak, gelen meyve ticareti yapanlar çok yüksek fiyat verirler. Sonra, Hüseyin bey, bu fiyattan tüm kirazlarının değerlendirmede bulunan kişilerce satın alınmasını ister, onları satın almaya zorlar.
2- Hüseyin bey, marinada yaklaşık 150 öetre uzunluğunda olan bir sahil şerinini bölüm bölüm satılığa çıkarır.  Bu satın alınma sonucu, önlerine manzarayı kapatacak bir yapılanmanın böylelikle engellemeyeceğini söyler.  Satış başlar, insanlar, korkudan satın alırlar. Satın alanlar, satın aldıkları hemen doldurmaya başlayacak  ve bu doldurdukları alanın etrafını da duvarla çevireceklerdir. Bu işlemi de, kesin bir zaman verilmeksizin hemen yapmaları istenir. Yapılmaz ise, satın alanların hakları ortadan kalkacak ve satış işlemi tekrar yapılacaktır. Hiç kimsenin, satın aldıkları denizi doldurması beklenemez. İnsanlar kum atarlar, doldurma başarılamaz ve orada bataklık oluşur, böylelikle verdikleri para da yanar. O sıralarda İzmirde olan Dr. Clarke ortaya çıkan ateşli hastalığın bu doldurulmaya çalışan ve sadece bataklık haline gelen alanlardan kaynaklandığı söyler.
3- Bazaarlarda (  sözü edilen kelime daha çok  Kemeraltı için kullanılan bir ifadedir),  çığırtkanlar sırnaşık bir şek,lde müşterileri bir şeyler satın almaları için rahatsız ederler. Bir gün Hüseyin bey, önünde polisleri olarak tebdili kıyafet ile pazara gelir. Amacı seyyar satıcıların, tüccarların müşterilere nasıl davrandıklarını, kendisini yabancı olarak görüp bir şeyler satın almaya zorlayıp zorlamadıklarını  görmektir.. O esnada da biri böyle davranır. Yanında olan görevlileri adamı yakalar, dükkanının i.ine fırlatırlar ve arkasından da falakaya çekerler. Verilmek istenen mesaj bellidir; caddede dolaşan insanları çekiştirerek kendi dükkanlarına çekmemeleri ve onları alış verişe zorlamamalarıdır.
Peki Hüseyin beyin hiç mi iyi yanları yoktur ?. Tabii ki vardır. Polis teşkilatını düzene sokmuş, Mısırdan gelen ve salgın hastalık yayan yolcuları karantinaya almıştır. Hem de henüz resmi olarak karantina teşkilati yok iken. Karantinanın gemide mi yoksa karada mı olduğuna ait bir bilgiyi gezginler vermemektedirler.

Hüseyin beyin 14 Mayıs 1837 yılında bir mütesellime , istifa ederek görevinden istifa eder. İstifa i,le birlikte kırmızı boyalı olan, günümüzde Hükumet konağının olduğu yerde bulunan , kırmızı renkli saraydan da ayrılır. Burası o dönem yöneticilerin görev yaptıkları yerdir. Muhtemelen istifa ettirilmiştir.  Baş şehir olan İstanbul'a gitmeden önce , Bornova da olan bahçeli konağına bostancı başı sı ile gider orada kısa süreli inzivaya çekilir. Görevde kaldığı süre 3 sene gibi, pek alışılagelmiş bir durum değildir.  1837 yılında istifa ettiğine göre 1834 yılında göreve başlamış olmalıdır. Babası Tahir bey 1834 yılında İzmir de görevde görülmektedir. (2). Bu üç senelik sürede, İzmir'de bir cami , İstanbul'da padişah için bir boğaz sarayı, kendisi için de kanıtlanmamış saraylar ( kale, şato gibi söz edilmiş) yaptıracak kadar paraya sahip olmuş.  Hep parasızlıktan şikayet eden birisidir. Bu şikayetler İstanbul saraya kadar ulaşır. Bunun üzerine kendisine, sarayın karşısında bir konak yaptırılır.  Konağın duvarına da üzerinde konağın hediye edildiğinin yazıldığı gösterişli bir mermer plaka çakılır.  Hüseyin bey bu durumdan çok rahatsız olur., 
İngiliz belgelerinde göre (2), 1839 yılında tekrar görevde olduğu düşünülür ise bu göreve iade edildiği söylenebilir. 


1- Travels in greece and Turkey. Excurtions  in Meditteranean . Vol 1
MAJOR SIR GRENVILLE TEMPLE, BART. 1836. Sayfa  125
2- The sessional papers printed by order The house of Lords. Accounts and papers. 1841 Vol XVIII. Sayfa 15.
3-  Charles Addison. Damascus and Palmyra. A Journey to the east with a sketch of the state and prospects of Syria under Ibrahim pasha. In two volumes. 1838 Sayfa 101.
4- William Knight. Oriental outlines or Rambler's recollections of  Tour in Turkey, Greece and Tuscany in 1838., sayfa 232. 
5- E. W. Allen. 1831. The new monthly magasine. Sayfa 242
Tahir bey...1831........-1834
Hüseyin bey 1834-a837. İstifa.
1839 da tekrar görevde.


O yıllarda, Kemeraltı .tam oluşmuş bir yer değildir. Yabancı kaynaklarda Bazaar denilen yerde (günümüz Kemeraltı'nın bir  bölümü) çarşıya çıkar. Amacı, Buralarda ne olup bittiğini görmektir . Arkasında bir kaç polisi vardır.. O yılların gezginlerini bir çoğu,Bazaar da bulunan satıcılar, bir şeyler satabilmek için, yoldan geçenleri sırnaşık bir şekilde zorlamaktadırlar. Valiyi de tanımadıklarından onu yabancı zanneder ve bu satıcılardan bir tanesi bir şeyler satmak üzere Hüseyin bey'i dükkanlarına çekmeye ve bir şeyler satmaya çalışır. Mütesellim Hüseyin bey bostancısını öne çağırır.Bostancı adamı alır ve fırlatır. Sonra iş falakaya kalır. Adam falakadan geçirilir. Kendisine bundan böyle, hiç kimseyi bağırarak bir şeyler satmak için kişileri zorlamamasını ve satın alacak kişilerin, her hangi bir şey alacak olur ise, dükkanlarına kendilerinin geleceğini söylenir.(2). Gezginin söz ettiği "Karantina " kuruluşu belki de Osmanlının henüz resmi olarak izin vermediği bir oluşum. O yıllarda İzmir' de Karantina kuruluşunun var olduğunu gezgin notlarından anlıyoruz. Gezgin, kaç yılında İzmir'e geldi onu da bilmiyoruz. Sadece bu notlarda kayıt ettiği günü ve Ay'ı biliyoruz;10 Mayıs Salı. İzmir'den sonra da Suriye'ye gitmiş.. Kitap basım tarihini göz önüne alacak olur isek, İzmir'e 1838 yılından önce gelmiş olmalıdır. İzmir'den sonra da Suriye'ye gitmiş. 
Bu durumda,
1- İzmir'de Karantina hizmeti daha önce, resmiyet olmadan var idi, 
2- Osmanlı belgelerinde olan tarihin Miladi takvimine çevrilişinde hata yapıldı,
3- Gezgin, karantina olgusunu bir başka şeye benzetti.


KAYNAKLAR


1- Pelin Böke. İzmir Karantina teşkilatının kuruluşu ve faaliyetleri (1840-1900).ÇTTAD, VIII/18-19, (2009/Bahar-Güz)....

https://ataturkilkeleri.deu.edu.tr/ai/uploaded_files/file/dergi%2018-19%20yeni/08-%20Pelin%20Boke.pdf

2-  DAMASCUS AND PALMYRA: A JOURNEY TO THE EAST. WITH A SKETCH OF THE STATE AND PROSPECTS OF SYRIA, UNDER IBRAHIM PASHA. BY CHARLES G. ADDISON, Of THE INNER EMPLE.

IN TWO VOLUMES. VOL. I. PHILADELPHIA: E. L. CAREY & A. HART. 1838.


Osman Koçanaoğulları